 |
Site İstastiği |
 |
|
şu ana kadar 67042460 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
 |
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 30/05/2019 06:22
Reklâmlar Her zaman Masum Değildir!
Birkaç sene önce Bir reklam şirketi GİMDES’ten Helal sertifika almak için müracaat etti. Fıkıh Kurulumuz, Teknik Bilim Kurulumuz biraraya geldik ve konuyu inceden inceye görüştük. Neticede böyle bir konuya Helal sertifika vermenin etik olmayacağına karar verdik ve müracaatı red ettik.
Dünyadaki bu reklam furyası, dünyadaki kapitalist sistemin yaygınlık kazanması ile paralellik göstermektedir. Adam Smith’in Milletlerin zenginliği adlı kitabında ortaya koyduğu liberal kapitalist düzenin temeli 1776 yılında atıldı. Batı dünyası Sanayi devrimi ile birlikte bu yeni düzeni de uygulamaya sokmuş oldu.
Kapitalist sistemde tek amaç vardı, o da kapitalist sermayeyi daha fazla kâr elde ettirmekti. Bunu ancak üretilen ürünler satıldığında kâr biçiminde realize edebildiklerinden tüketimi alabildiğine körüklemek zorunda olduklarını düşündüler. Gözünü kâr hırsı bürümüş kapitalistler tüketimi körüklemek için her yönteme başvurmakta, bu konudaki eylemlerinde sınır tanımamışlardır. Gelişen teknolojiyle birlikte tüketim eğilimini genişletecek araçların sayısı da artmıştır. Bu gün, bütün dünyada kurdukları devasa reklak ağları ile, başta televizyon ve internet olmak üzere görsel ve yazılı medyalarda, caddelerde, billboardlarda sürekli “tüketimi teşvik edici ” mesajlar, toplumda tüketim çılgınlığı oluşturmakta ve bu sayede büyük kârlar elde edilmektedir.
Yüz yılın öncesine baktığımız zaman, kapitalist ülkelerin kendilerine yeni pazarlar bulma gayretlerinde güç kullanımına sıklıkla başvurulduklarını görürüz. Nitekim yeni pazarlar bulmak, sömürgeciliğin mühim saiklarından biriydi. Kapitalist ülkelerin yeni tüketici arayışları bu yüzden büyük insanlık dramlarına yol açmıştır. En büyük travmayı biz emperyalist ve kapitalist Batının Osmanlı Devleti ile girdiği hayat memat savaşındaki mağlubiyetle yaşadık.
Günümüzde ise güç kullanımına dayalı bu metodun yerini "rıza" esaslı başka bir metot almıştır. Kapitalist üreticiler artık devletlerinin gücünü kullanarak zorla değil, ürettikleri mallara tüketicilerde bir talep hissi uyandırarak mallarını satıyorlar. Bunu yaparken de en temel vasıtaları reklâmlar oluyor. Reklâmlar vesilesiyle üreticiler yeni yeni ihtiyaçlar meydana getirip üretimlerini devam ettirebiliyorlar.
İnsanların reklâmlarla teşvik edildiği tüketim çağında bir türlü huzurlu olamamasının sebebi, reklâmların insanların 'elindekiyle yetinme ve huzurlu olma' hasletine darbe vurmasıdır. İnsanlara sürekli ellerindeki ürünlerin noksanlıklarından bahseden ve ellerinde olmayan yeni ürünlerle bu noksanlıkların giderileceği propagandasını yapan reklâmlar, neticede hep mutsuz yaşayan insanlar üretiyor; çünkü artık insanları hep daha fazlasını isteyen doyumsuz kişilere dönüştürmüştür. Ne ilginçtir ki, bugünkü insan yarım asır önce yaşayan insandan birkaç kat daha fazla mala sahip olmasına rağmen daha huzurlu değildir. Bu isteklerin peşinde koşan insanlarda psikolojik kaynaklı çeşitli bedensel ağrılar gözlemlenebilmektedir.
Reklâmları tehlikeli kılan diğer bir sebep de pek çoğunun yalan ve aldatma ihtiva etmesidir. "Aldatan bizden değildir." mealindeki hadîs-i şerîf göz önüne alındığında, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Öncelikle hemen her ürünün reklâmında belli oranda mübalâğa vardır. Sağlığımıza yönelik ürünlerin reklâmlarında bile bu duruma sıklıkla rastlanır. Reklâmların çoğunda mübalâğayı aşan dolaylı bir şekilde yalan söyleyerek bizi yanıltmasıdır.
Ayrıca sağlığımız için tüketmemiz tavsiye edilen hazır besin ürünleri de ekseriyetle sağlıklı olmaktan uzaktır. Büyük nispette sentetik ihtiyaçlar oluşturma kısmen de aldatma üzerine inşa edilen reklâmların özellikle çocukları hedef alanları daha da tehlikeli boyuttadır. Aldatılmaya ve arzularının esiri olmaya bu kadar açık bir kitleyi hedef alan reklâmlar, ailevî, içtimaî ve çocuğun sağlığında ve ruhsal yapısında problemlere sebep olma potansiyeline sahiptir.
Çocukların aşırı ilgi gösterdikleri mısır ve patates cipslerini incelediğimizde üretimine ödedikleri maliyetin 2-3 misli reklamına para harcadıklarını gördüğümde şaşırmıştım. Bu ürünlerin üretiminde olmazsa olmaz MSG’nin kullanıldığını görünce daha da şaşırmıştım. Bu ürünlerle ileriye dönük çocuklarımızı beyinsel özürlü hale getirdiğimizi bilmeden paralarımızla zehirliyorduk.
Ramazan ayındayız. Bütün kanallar, gazeteler, radyolar ramazan programları, iftar programları yapmakta yarışıyor. Halkın nazarında daha popüler olanların bulunduğu programların başında , ortasında ,sonunda sunulan reklam furyasına bakın en sağlıksız ürünler, helallik yönünden endişe taşıyan ürünler lezetleri, ve ucuzlukları reklam yapılarak müslümanlar üzerinde algı oluşturmakta yarışıyorlar.
Netice itibariyle reklâmlar, içinde yaşadığımız çağın birçok menfi yönünü besleyen bir role sahiptir. Bir taraftan yalanın tabiîleşmesine yol açarken öbür taraftan israfı teşvik etmekte, diğer taraftan da insanların huzurunu kaybetmesine sebep olmaktadır. Fakat dünya toplumlarında adeta umumi belva durumuna gelmiş reklâmlardan kurtulmanın imkân dâhilinde olmadığını görebiliyoruz. Bu durumda yapılabilecek olan şeyler kendimizde ve çevremizde reklâmların bize sundukları sahte yaldızlara karşı bir şuurlanma geliştirmek ve bilhassa çocuklarımızı televizyon karşısında, çocuk kanalları dâhil, denetimsiz bırakmamak, toplumun her kesiminde doğru bilgileri yoğun bir şekilde yaygınlaştırmak zorunda olmalıyız.
|
|
| |
 |
Haber Puanlama |
 |
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 4

|
|
|
 |
|
|