 |
Site İstastiği |
 |
|
şu ana kadar 66910129 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
 |
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 17/12/2007 14:57
HELAL SERTİFİKANIN AYAK SESLERİ…..
HELAL SERTİFİKA iyiden iyiye gündeme oturmaya başladı ya. İSLAM’dan korkanlar, üretimlerinin HELAL şartlarda olmadığını düşünen bazı patronlar manasız bir telaşın içine girmeye başladılar.
Dünyanın birçok ülkelerinde uygulanmaya başlayan, Birleşmiş Milletler dahi çalışma kapsamına alarak “Helal Gıda kavramı, uluslararası The Codex Alimentarius Komisyonu dokümanlarında “İslami kurallar doğrultusunda izin verilen gıda” anlamında yer almakta ve “İslami kurallara göre yasak olan herhangi bir unsuru içermeyen, bu unsurlardan arındırılmış yerlerde veya cihazlarda hazırlanan-işlenen-taşınan ve depolanan, bu durumların dışında üretilen herhangi bir gıda ile hazırlama-işleme-taşıma ve depolama aşamasında direkt temasta olmayan ürün olarak” tanımladığı HELAL SERTİFİKA” uygulamasının %99 u Müslüman olan ülkemizde de başlatılmak istenmesi üzerine çağ dışı çatlak sesler de birbir seslerini yükseltmeye başladı.
Çok satmakla övünen bir gazetenin malum yazarlarından biri geçenlerde köşe yazısında döktürmüş te döktürmüş...Aklınca Şeriatla, Helal Sertifika ile gırgır geçmeye çalışmış, bu yazıdan bazı alıntıları sizlerin de bilgisine sunmak istedik.
“Şeriat iyi para edecek
HELAL uçak, helal ruj, helal ekmek, helal turşu, helal otel, helal etek, helal masa, helal sandalye, helal peynir, helal oje, helal tarak, helal kola, helal ayakkabı, helal pantolon, helal oyuncak, helal banka, helal, helal...
Giyimden turizme, gıda ürünlerinden oyuncaklara, kozmetikten bankacılığa kadar uzanan değişik sanayi dallarında, o ürünün markasından önce gelen bir başka kavram var artık: Helal standardı.
Nasıl olacak bu standart? Örneğin, helal uçakta kadın-erkek ayrı oturacak, koltuklara Kuran konulacak.
Peki, helal et? Kesimde İslam kuralları uygulanacak. Helal ruj? Katkı maddesinde boya araştırması yapılacak. Genel olarak, her malın üretiminde sağlık ve temizlik koşullarına dikkat aranacak. Sanki o koşul yokmuş gibi.
Hangi mal ve hizmet üretilirse üretilsin, her şey şeriat kuralları dahilinde. Bir malın helal olması, TSE damgası gibi, helal sertifikaya bağlanacak. Sadece helal sertifikaya sahip olanlar, helal mal satabilecek.”
Yazar yazısında ismini vermeden GİMDES’den söz etmiş ve şöyle yazmış;
“Bizimkiler boş durur mu? Bir dernek, İstanbul'da Uluslararası Helal Gıda Konferansıdüzenlemek amacıyla, gece gündüz çalışıyor. Muhtemelen,
büyüklerimizin desteğiniarkasına alarak. Abu Dabi'de böyle bir fuar düzenlenirken, bizim bundan geri kalmamız Müslümanlığa sığar mı?
dedikten sonra GİMDES’in HELAL SERTİFİKA kriterini de belirtmiş,
"Helal sertifikaya sahip olan firma için aranan şart, İslamilik'tir. Hammaddesinden mamul ürüne kadar, ürünün ve üründe kullanılan katkı maddelerinin üretim aşamalarını ve yöntemlerini, paketleme malzemelerini ve sağlık ve temizlik uygulamalarını kapsayan tüm işlemlerin İslami yiyecek kurallarına aykırı bir nitelik taşımaması halinde, o ürüne helal sertifika verilir."
Bu kriteri nedense aslına uygun nakletmiş. Ancak yazısını bildik bir imalı cümle ile bitirmeyi de ihmal etmemiş;
“Eğitimle, törenle, türbanla, atamayla değil, laiklik şimdi ekonomiyle
çiğneniyor. Alıştırarak ve masum görünen gerekçelerle. Helal olsun size.”
Halbuki bu uygulamanın, Allah için laiklikle ne alakası var değilmi efendim?
Bizim bildiğimiz, onların da temcit pilavı gibi söyleye geldikleri laiklik, devlet işleri ile din işlerinin ayrı olması değilmi? Toplumla din arasında laiklik diye bir kavram varmı dünya üzerinde?. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir şeyi bizim yerli dinazorlar, cehaletlerinin ortaya çıkmasından çekinmeden neden yazabiliyorlar makalelerinde?
Doğrusu anlamak çok güç..
Zaten laikçilerin bu İslamofobilerini bildiğimiz için, ne TSE, ne Dış Ticaret Müsteşarlığı, ne de Diyanet İşleri Başkanlığının bu Helal Sertifika işine karışmalarına karşı olduğumuzu her zaman belirtiyoruz. Musevilerin KOSHER SERTİFİKASI gibi, Vejeteryanların VEGAN SERTİFİKASI gibi HELAL SERTİFİKA da tamamen ait olduğu Müslüman toplumun oluşturacağı bir Kurum tarafından yürütülmelidir diyoruz.
Bu kervana Banvit Genel Müdürü de katılmış gözüküyor.Yaptığı yazılı açıklamada;
''Helal Gıda Sertifikası''nın uzun vadede İslam ülkelerine yönelik gıda ihracatını artıracağı beklentisine karşın, üreticilere önemli miktarda ek maliyet yükleyeceğini. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ''Helal'' sertifikasını verdiğini belirtiyor, "Türkiye'de zaten İslami usule uygun olan üretimin bir başka şekilde standarta yöneltilmesi, haraca bağlanması meselesidir'' ifadesini kullanıyor.
”Türkiye'de de çok uzun yıllardan bu yana markalı üretim gerçekleştiren gıda üreticilerinin, ürünlerin ambalajı üzerinde, ''Ürünlerimizde domuz eti ve yağı yoktur'' veya ''Ürünlerimiz İslami koşullara göre üretilmektedir'' ibarelerine yer verdiklerini dile getiriyor. Bu ürünlerin hem yurt içinde hem de Arap ülkeleri de dahil yurt dışında pazarlandığının da altını çiziyor.”
“Merd-i kıpti şecaatini arzederken sirkatini söyler” derler ya bu genel müdür de aynen öyle beyanat vermiş. Bir yandan hem “Biz zaten Helal üretiyoruz” diyor. Diğer yandan da Diyanetten aldığımız “Helal Sertifika” ile ihracat yapıyoruz diyor. Türkiyede üretilen bütün ürünlerin etiketinde ''Ürünlerimizde domuz eti ve yağı yoktur'' veya ''Ürünlerimiz İslami koşullara göre üretilmektedir'' yazdığını belirtiyor, ama bu ifadeleri ürünlerinin etiketlerine yazdıran firmaların bu yetkiyi nereden aldıklarına dair açıklık getirmiyor. Halbuki, kendinden menkul bu uygulamalar baştan aşağıya yanlıştır, usülsüzdür, yasal değildir. Hiç bir kimse kendiliğinden benim yoğurdum ekşi demez. Bu ifadeler ancak, kendisini ilgilendirdiği cihetle toplumun güvendiği bağımsız ve sırf bu konularda güvenilir uzmanların bulunduğu bir kurumun usülüne uygun yapacağı denetim çalışmalarından sonra vereceği belge ile geçerlilik kazanabilir. Aynı firmalar ürünlerinin etiketlerine yetkili kurumlardan belge almadan acaba ISO 9000 veya HAACP veya KOSHER veya VEGAN şartlarına uygundur diye bir açıklama koyabilir mi? Hayır asla koyamazlar.
Bu kurum Diyanet İşleri Başkanlığı da olamaz. Bu kurum devletin bir kurumudur ve kuruluş yasasına göre toplumun muamelatı ile ilgili konularda belge verme yetkisine sahip değildir. Eğer bu firmalara ihracat yaparken “Helal Belgesi” veriyorsa suç işlemiş olmaktadır. Hem yasal suç işlemektedir, hem de “kul hakkı” suçu işlemektedir. Bu ürünleri tüketecek Müslümanları aldatma suçu büyük önem taşımaktadır. Bu Kurum üretim teknolojilerini bilen teknik kadroyu istihdam edemediği gibi, bu üretim teknolojilerini bi hakkın bilen yeterli din adamına da sahip değildir. Bu durumda olayın “bozacının şahidi şıracı” darb-ı meselinin anlatmak istediğinden ne farkı var? diye düşünmek gerekir.
Bir kere bütün dünya bilir ki HELAL SERTİFİKA uygulaması, diğer sertifikalar gibi, ihtiyaridir. Tıpkı KOSHER gibi, VEGAN gibi, ISO 9000 gibi, HAACP gibi, TSE gibi. Bunlar yürürlükte ve kimse sesini çıkarmazken, sıra HELAL SERİFİKA’ya gelince bu öfke niye?, bu tedirginlik niye? HELAL SERTİFİKA almayan ürünlerin illa HARAM kabul edilmesi diye bir keyfiyet söz konusu değil ki. Maksat bağcı dövmek olunca mantık ve sağ duyu bir anda iflas ediyor.
Bu Genel Müdür Müslüman toplumun gözlerinin içine baka baka iftira atmaktadır. Helal Sertifika kurumunu peşinen “Haraç Mekanizması” suçlaması ile karalamaya kalkışmıştır. Böylece toplumun gözünde olayı aşağılama yolunu seçmiştir. Bu, toplumu halen güdülen sürü gözüyle görme alışkanlığının bir tazahürüdür ki Müslüman toplum bunun cevabını vermede gecikmeyecektir.
Anlaşılan HELAL SERTİFİKA uygulamaları başlayıncaya kadar daha bunlara benzer gerçek dışı, kah alaycı, kah tehdit edici, kah karalayıcı iftira ve iddialarla karşılaşılacaktır. Bizlar ciddi, vakur ve sabırlı çalışmalarımıza devam etmeliyiz.
|
|
| |
 |
Haber Puanlama |
 |
|
Ortalama Puan: 4.88 Toplam Oy: 36

|
|
|
 |
|
|