DENGELİ BESLENMEDEN VAZGEÇMEYİN- KANSERDEN DE ASLA KORKMAYIN
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    67042595
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    DENGELİ BESLENMEDEN VAZGEÇMEYİN- KANSERDEN DE ASLA KORKMAYIN


    Gönderen:huseyin Tarih: 15/08/2019 22:28
    konferans DENGELİ BESLENMEDEN VAZGEÇMEYİN- KANSERDEN DE ASLA KORKMAYIN

    19. asrın son yarısında ve 20. asrın ilk yarısında en yaygın ve en korkutucu hastalık veremdi. 20. Asrın son yarısından bugüne kadar devam eden süreçte en yaygın ve korkutucu hastalıkların başında kanser geliyor. Bir yaşındaki çocuktan 80’lik ninelere ve dedelere kadar toplumun her kesimindeki insanları tehdit ediyor. İstatistiklere göre dünyada her yıl 10 milyon yeni kanser teşhisi konuyor. Türkiye’de ise 160 bin yeni kanserli eskisine ekleniyor.

    Bu artışın önemli sebeplerinden biri ise yakın ve uzak çevremizin korku paniği salgılamasından kaynaklanıyor . Gerek aile çevremiz, gerek sağlık kurumlarımız , gerek hekimlerimiz, gerek haber kaynaklarımız bu korku paniğinin oluşmasında farkına varmadan müsebbip durumuna gelebiliyorlar. Halbuki düşman ne kadar kavi olursa olsun, eğer biz cesaretle savaş edebileceğimize inanıyorsak , bağışıklık sistemimiz ile ilgili bütün tedbirlerimizi alarak hazır hale gelebiliyorsak, mücadelemiz sonucunda zafer kazanabileceğimize de peşinen ikna olmamız gerek.


    Önce, bir kanser hücresi nedir? Nasıl meydana gelir? Kanser hücresinin metabolizmasını tanımladığı için, tıp dalında 1931 Nobel Ödülünü kazanan Dr.Otto Warburg, hücrenin aniden anaerobic(oksijensiz) olduğunu ve sadece fermentasyon olarak tanımlanabilecek bir formda metabolize etmek için büyük miktarlarda şekere ihtiyaç duyduğunu ve Kanser oluşumunun başlıca nedenin beden hücrelerinin normal oksijen solunumunun, anaerobic hücre solunumu ile yer değiştirmesinden kaynaklandığını belirtti

    Hücre, şekeri alır ve laktik asit salgılar, laktik asit asidik bir çevre meydana getirir. Kanser, beslenmesi için asidik bir çevreye ihtiyaç duyar ve bunun tersine dengeli alkali bir çevrede ise yaşayamaz.

    Çin tıbbı, yüzyıllardır yaşam gücünü enerji olarak tanımladı. Çinliler meridyen sisteminin haritasını çıkardı, meridyen sistemi 1994’te geleneksel tıp tarafından yeniden haritalandı. 1968’de canlı hücrelerin ışık ürettiği keşfedildi. Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder. Işık ne kadar parlak olursa, hücre o kadar sağlıklı olur.

    Ellili yıllarda, Dr. Johanna Budwig kanser denklemine ekleme yapti. O, normal, sağlıklı hücrelerde “elektriksel olarak pozitif olan çekirdek ve yüksek derecede doymamış yağ asidiyle elektriksel olarak negatif olan hücre zarı arasinda bir iki kutupluluk (dipolarite) buluyoruz” dedi.

    O, “Elektronların oksijene büyük ilgisi var, oksijeni seviyorlar. Elektronlar oksijeni çekiyor ve nefes alıp vermemizi canlandırıyorlar.” diye devam ediyor. “Nefes alma” ile, Budwig her canlı hücrede yaşamın nefesinden sözediyor. Şimdi, sağlıklı bir hücrenin resmine sahibiz, normal bir tarzda büyüyen, gelişen ve kendi kopyasını yapan bir hücre. Sonra Budwig, öncelikle hücre zarındaki değişimleri tanımlayarak kanserin oluşumunu tanımlamaya devam ediyor.

    Hücre zarı lipidler veya yağlardan oluşur. Budwig’in sözünü ettiği yüksek derecede doymamış yağ asidi omega -3 yağ asitleri olarak adlandırılır. Bunlar “balık yağları” ile ilgilidir, geleneksel tıp bile bunu tavsiye eder. Amerika’da balık yağı satmayan bir eczane bulamazsınız. Bu yağlar ayrıca başka gidalarda da bulunur, ama en çok keten tohumunda ve süzme zeytinyağında bulunur.

    Bugün bir çok ülkede diyetlerimiz bu yüksek derecede doymamış yağ asitlerinden yoksundur ve trans yağlar (veya hidrojene edilmiş yağlar) olarak bilinen insan yapımı yağları aşırı miktarda içerir. Bu hidrojene yağlar kolesterole çok benzer ve bedenlerimiz farkı anlayamaz. Bu yağlar hücre duvarlarımıza girer ve elektrik yükünü bozar. Elektrik yükü olmayınca, hücrelerimiz boğulmaya başlar. Oksijen olmayınca, hücrenin bunun yerine koyabileceği tek yol anaerobic olarak solunum yapmaktir. Bunlar hücresel değişim işlemini engeller veya besinleri içeri almayı ve atıkları dışarı atmayı önler.

    Yaşam elektrikseldir. Doğulu hekimlere göre, hastalık enerji akışındaki blokaj veya bozulma ile başlar. Enerji akışındaki blokaj veya bozulma, belirtilerden daha önce oluşur. Böylece, tahmin edebileceğiniz gibi, Doğu’da koruyucu hekimlik uygulanır batıda ise geleneksel tıp uygulanır.

    Budwig ayrıca, kemoterapi nedeniyle oluşan ikincil/paralel (collateral) hasarları tanımlayarak devam ediyor. O, kemoterapinin de sağlıklı hücrelerde bu enerji kaybına neden olduğunu söylüyor ; kemoterapi ve radyasyon sağlıklı hücrelerdeki normal enerji akışını tahrip ederek, onları da kanserli olmaya hazır hale getiriyor. Budwig, daha sağlıklı hücrelerin iyileşmesi üzerine odaklanacaklarına, kanser hücrelerini çoğalttıkları için kanser endüstrisine karşı çıktı. Başka bir deyişle, sağlıklı hücreleri koruyun, özen gösterin ve kanser kendi kendini iyileştirir diyordu. Budwig sadece diyet ile kanserin iyileştirilebileceğini bildiriyordu.

    Ayrica, Akdeniz diyetinin % 60 yağ içerdiğini biliyoruz, ancak onlarda çok az kanserli oranı olduğu da biliniyor. Buradan, tüm yağların aynı durumda olmadığını öğrenmiş oluyoruz. Çünki Akdeniz diyeti zeytinyağı ağırlıklıdır.

    Bugün dünyanın en önemli kanser ilacı olarak kabul edilen Köpekbalığından çıkarılan squalene adlı madde sızma zeytinyağında da bol miktarda bulunuyor. Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimi ile köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar squalene alınır...

    Türkiye'de uzun yıllar unutturulmak istendiğini biliyoruz, zeytinyağının Akdeniz'in adeta Allah’ın bir lutfu olduğunu söylemeliyiz. Gerçekten de, Akdeniz'de kalp krizleri ve kanser dünya ortalamalarının çok altındadır. Köpek balığı karaciğerinde bulunan Squalene maddesi tümörlerin yok edilmesinde yapıtaşı niteliğindedir. Squalene kanser tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır. Ancak unutmayınız ki bu maddenin en çok bulunduğu madde ise bizim sızma, geleneksel yöntemlerle çıkarılmış zeytinyağıdır. Zeytinyağında yüzde 2 oranında Squalene bulunur. Günde en az 100 cl. Zeytinyağı tüketen bir kişi gerektiği kadar Squalene almış olur.

    İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden başta Dr. Alicya Wolk olmak üzere 8 bilim adamının yıllar süren 61.471 kadın üzerinde yaptıkları araştırma da şu çok önemli sonucu vermiştir: Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltmaktadır.

    Kaynak:

    http://www.mnwelldir.org/docs/cancer1/budwig.htm
    http://www.gidaraporu.com/we-are-muslims_g.htm
    http://www.gimdes.org/kanser-olusumun-%60inin-suclusu-gidalarimiz.html
    http://www.gidaraporu.com/kanser_g.htm
    http://www.gidaraporu.com/plastic-posetler_g.htm
    http://www.gidaraporu.com/sodyum-nitrite_g.htm
    http://www.gidaraporu.com/tehlikeli-gidalar-margarinler_g.htm
    http://www.gidaraporu.com/cozmetikler-kabus_g.htm
    http://www.gidaraporu.com/cigarette-danger_g.htm


     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 5
    Toplam Oy: 5


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.