YÜZDEYÜZ TÜRKİYE KAMPANYASI
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    65328085
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    YÜZDEYÜZ TÜRKİYE KAMPANYASI


    Gönderen:administrator Tarih: 21/06/2006 02:38

    Yerli Mali Yurdun MaliYerli malı yurdun malı, o zaman nedir bu cari açığın hali ?
    Eskilerin bir lafı daha vardır bayılırım, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye. Hali pürmelalimizi anlatmak açısından bence çok uygun bir atasözü. Çocukluk yıllarımdan hatırlarım. Okullarda yerli malı haftası kutlanırdı. Hoş yerli malı haftası diye kimse okula yerli malı ürünler sergisi açmazdı ama hani Dünya’ da tarım ürünleri anlamında kendine yeten yedi ülkeden biri olduğumuzu durmadan hatırlamak istermişiz gibi, çeşitli tarım ve hayvancılık ürünlerimizden oluşan bir menü dahilinde, herkes karınca kararınca evden bir şeyler getirir sonra da hep beraber oturup afiyetle hepsini yerdik.



    O zamanlar sanırdık ki kek, kıymalı börek, efendime söyleyeyim zeytinyağlı sarma filan kalkınma için yeterli. E tabi o zamanlar çamaşır makinesi sacından yapılma kuş gibi otomobiller de henüz pek yoktu piyasada. Hammaddesi saman olduğunu duyduğumuz hata kaza yapıp bir yeri kırıldığında, af buyurun arabayı yemesinler diye eşeklerin kaza mahallinden kovulduğu hikayeleri de sıkça gelirdi kulağımıza. Meğer biz yerli malı haftası diye kilolarımızı arttıradurup bugünkü obezite problemli toplumumuzun temellerini atarken, el oğlu da daha o zamandan ekonomik bağımsızlığın dibine dinamit koymayı hedeflemiş başlamış çalışmaya. Ta ikinci Dünya savaşından kopup gelen yenik Japonya, Almanya, hadi o dönemi koyun bir tarafa Kore dahi yaşadığı savaştan sonra gerçek yerli malı tanımını yapmış ve çalışmaya koyulmuşlar. Bugün geriye dönüp baktığımızda arpa boyu yol mu gitmişiz yoksa o arpayı da yolsuzluk dosyaları arasında yiyip bitirmiş miyiz çözebilen beri gelsin. Daha geçen ay cari açık seviyesinde aylık rekorumuzu kırdık. Kırdığımız bir diğer rekor da sıcak paraya önerdiğimiz reel faiz oranı. Hemen arkamızdan da Brezilya geliyor ki oraya hiç girmeyelim girersek çıkamayız. Bu kadar  yüksek reel faiz önermenin bir tek anlamı var; “ Arkadaş benim senin parana öyle çok ama öyle çok ihtiyacım var ki şu yalan Dünya üzerinde koskoca Amerika bile sana bu faizi veremez ona göre. Hem zaten istediğin zaman paranı da alıp gidemiyor musun ? Kimse sana bir şey diyor mu ? Hem biz üretim filan da yapamıyoruz ki sana mal satalım da borç alacağımıza ticaret yapalım. İyisi mi gel bizi yorma ver şu borcu kazan yüksek faizi.” Bazen düşünüyorum da acaba bizim yerli malımız faiz mi ki  acaba ? Atıyorum eskiden en çok buğdayı biz üretirdik şimdi en yüksek faizi biz veriyoruz. Şu günlerde mesela otomobil ihracatımız had seviyede ama onun da hammaddesini zaten dışarıdan alıyoruz. Diğer taraftan tekstil sektörümüz Çin tehdidi altında harap ve bitap düşmüş vaziyette. Turizm desen zaten sudan ucuz olmasına rağmen bu yaz FIFA Dünya kupası yüzünden turizm komple Almanya cenahına kaymış durumda. Ne üretip ihraç edeceğiz biz. Hadi onu bir tarafa bırakalım evimize peynir, soğan, karpuz (vallahi abartmıyorum siz de görmüşsünüzdür İran karpuzu ve soğanını, Fransız, Danimarka peynirlerini raflarda)alırken, televizyon, bilgisayar, buzdolabı alırken alternatifler arasında kaç tane yerli marka var ki ? Ya da bir araba alalım şöyle yaz tatiline gidelim deyince ilk baktığınız markaları şöyle bir aklınızdan geçirin bakalım hiç gerçek anlamda yerli malı, tasarımız, tüm yarı mamül ve hammaddeleri ile birlikte Türk markası bir araba geliyor mu aklınıza ? Türkiye’ de yaklaşık 40 milyon cep telefonu abonesi var. Kaçımızın cep telefonu yerli marka ? Hangi üretici için devlet “Gel kardeşim yurtdışına tonla para gönderiyoruz cep telefonu için, bir ürün tasarla, geliştir, biz de sana bir şekilde teşvikler sağlayalım da millet yerli malı telefon kullansın, paramız dışarı gitmesin” dedi ?

    O zaman işte yazının başındaki soruyu kendimize sormanın vakti geldi de geçti bile. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu kardeşim ?” Madem cari açığın var, bir şekilde bunun önüne geçmek için çalışmalısın. Ne yapmalısın  ? Üretimi teşvik etmelisin, müteşebbisin önünü açmalısın, kendine ait ürünler geliştirmeli iç piyasadaki talebin istediği kalitede mal üretmelisin. Bununla yetinmemeli küresel rekabet koşullarına uygun üretim koşulları ve maliyetlendirme oluşturmalısın ki ürettiğin malı ihraç edebilesin. Ayrıca tüketici olarak da hayatının her anında mümkün olduğu oranda kendi markanı, kendi malını tercih etmelisin. Yoksa bu perhizden umduğunu bulamazsın.

    Geçtiğimiz Pazar günü Tüketiciler Birliği Genel merkezinde bu konularla ilgili bir kampanya konusunda basın toplantısı yapıldı. Basın toplantısında bir konuşma yapan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av. Bülent Deniz şunları söyledi;

    “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarından bu güne değin, ulusal sanayinin geliştirilmesi ve ülke ekonomisinin üretken bir yapıya kavuşturulması amacıyla yerli malı kullanımının teşvik edilmesi çalışmaları yapılmış, çoğumuzun buruk bir nostalji ile hatırladığı “yerli malı haftaları” etkinlikleri düzenlenmiştir. Ancak yerli malı kullanımının yaygınlaştırılması için yapılanlar; yerli malı haftalarında okullarımıza götürdüğümüz meyve ve yemişlerin ötesine, iş olsun kabilinden yöneticilerin attığı nutukların ötesine geçememiştir.

    1980 öncesinde cari olan “ithal ikameci” ekonomik yapılanma nedeniyle yerli üreticinin ürettiğini satın almak zorunda olan tüketiciyi, “ne üretirsem, alacak” anlayışıyla önemsemeyen ve bu süreçte kalite kaygısı taşımayan üretici, tüketicinin bilinçaltında; “yerli malı kalitesizdir” düşüncesinin yerleşmesinde en büyük pay sahibidir.

    1980 sonrası uygulanan ‘liberal ve dışa açılmacı’ ekonomik politika nedeniyle mal ve hizmetlerin ülkemize ithali serbest bırakılmıştır. Yıllardır kalite kaygısı taşımadan üretilen kalitesiz ve pahalı yerli malından bıkan tüketici, bu dönemde ülkemize ithal edilen mal ve hizmetleri tercih etmeye başladı.

    Bu tercih ve genel olarak da dünya ekonomisinin küreselleşmesi ve AB. sürecinde Gümrük Birliği, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı aşamaları nedeniyle yerli üreticiler de, “kalite”, “verimlilik”, “ucuzluk” gibi unsurları içeren bir anlayışla rekabetçi ve üretken bir tutum içine girdiler. Bugün itibariyle yerli üretimimiz bir çok mal ve hizmet çeşidinde dünya standartlarında kalite ve fiyatı içermektedir.

    Ancak bugün itibariyle ülkemizin dış ticaret rakamları oldukça kötü bir tabloyu ortaya koymaktadır:

    YIL

    İTHALAT (milyon $)

    İHRACAT

    (milyon $)

    İhracatın, ithalatı karşılama oranı

    2000

    54.502

    27.775

    % 51

    2001

    41.399

    31.334

    % 75.7

    2002

    51.554

    36.059

    % 69.9

    2003

    69.340

    47.253

    % 68.1

    2004

    97.540

    63.167

    % 64.8

    2005

    116.553

    73.414

    % 63

    2006/Ocak

    8.138

    5.077

    % 62.4

    2006/Şubat

    9.796

    5.932

    % 60.06

    2006/Mart

    11.189

    6.975

    % 62.3

    2006/Nisan

    10.953

    5.754

    % 52.5

    Dış ticaretimizde ihracat aleyhine oluşan bu tablo ülkemizin cari açığını olumsuz yönde etkilemekte ve sonuçta şimdilerde de bir benzeri yaşanan “artan enflasyon, yüksek faiz, değeri düşen ulusal para” krizi meydana gelmektedir.

    Öte yandan tüketicinin yüksek oranda ithal mal ve hizmetleri tercih etmesiyle yerli mal ve hizmet üretimi gerilemekte, sonuçta ülkemiz istihdam sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. Yapılan kimi araştırmalarda; 1998 yılında ithal edilen 302.000 buzdolabında yerli üretimin tercih edilmesi halinde 548 kişiye 1 yıllık istihdam, 159.632 otomobilde yerli üretimin tercih edilmesi halinde 7072 kişiye 1 yıllık istihdam olanağı sağlanmış olacağı belirtilmektedir.

    Ulusal sanayimizin gelişmesi, rekabetçi ortamlarda sanayimizin iyi konumda olması, dolayısıyla istihdamın sağlanarak ulusal gelirin daha adil ve yaygın bölüşümünün sağlanması, dış ticaret açığı ve sonuçta cari açık ve ödemeler dengesinin lehimize düzeltilmesi ve ülke ekonomisinin güçlendirilmesini sağlamak amacıyla Tüketiciler Birliği tarafından uzun soluklu bir kampanya başlatılmaktadır: “yüzde100 TÜRKİYE”

    “yüzde100 TÜRKİYE”, kalitesiz ve pahalı yerli mal ve hizmetlerin satın alınması yerine, kalite ve fiyat bakımından ithal benzeri ile yarışan yerli mal ve hizmetlerin öne çıkarılmasını içermektedir.

    Ekonominin küreselleştiği bu ortamda mal ve hizmetlerin “milliyeti”ne ilişkin tartışmalar Tüketiciler Birliği tarafından değerlendirilmiş ve sonuçta ülkemiz coğrafyasında, Türk emekgücü ile üretilen ve nihai katma değerin % 50 sinin ülkemizde eklendiği, tüketici haklarına, çevre ve insan sağlığına duyarlı, ülkemize katma değer bırakan her türlü mal ve hizmetin yerli malı olarak tanımlanması esası kabul edilmiştir.

    Tüketiciler Birliği tarafından kabul edilen “yerli malı” tanımına uygun mal ve hizmetlerin ülkemiz tüketicisi tarafından tercih edilmesini sağlamak bakımından:

    • Öncelikle tüketicinin bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi çalışmaları yürütülecektir.
    • Diğer yandan ülkemizde ilk kez “sosyal etiketleme” uygulaması başlatılarak, yerli mal ve hizmetlerin kampanyanın logosunu taşıyan etiket ile belirlenmesi ve tüketicinin beğenisine sunulması sağlanacaktır. Sosyal etiketleme sürecinde, konunun uzmanlarından oluşturulacak “yüzde100 TÜRKİYE Komitesi” tarafından, üreticilerden gelen talepler değerlendirilecek ve “yerli malı” tanımına uygun mal ve hizmetler, yerli malı” olarak ilan edilecek ve etiketlenecektir. Etiketleme sonuçları gerek medya ve gerek http://www.yuzde100turkiye.tuketiciler.org/ adresindeki internet siresinde kamuoyuna duyurulacaktır.
    • Son aşamada da, ulusal ihale mevzuatında, kamu alımlarında “yerli malı” tanımına uygun mal ve hizmetlerin oranının ön koşul olarak dikkate alınması yönünde değişiklik yapılması yönünde karar mekanizmalarını harekete geçirecek çalışma yapılacaktır.

    Ulusal üretimin gelişmesi ve sonuçta ülke ekonomisinin sağlam bir yapıya kavuşturulması yönünde atılmış tarihi bir adım olan “yüzde100 TÜRKİYE” kampanyasının üreticisi-tüketicisi ve kamu erkiyle toplumun bütünü tarafından sahiplenileceğine inanıyoruz.”

    Doğru söze ne denir ? Buyurun hem kampanyaya hem de ülkenize sahip çıkın…



     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 4.72
    Toplam Oy: 36


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.