MEY GİBİ HER BİR HARAMIN SEKRİ OLSAYDI EĞER,
OL ZAMAN MA’LUM OLURDU; MEST KİM, HÜŞYAR KİM?
Her haram olan şey, içki gibi sarhoşluk verseydi,
O zaman kimin sarhoş kimin ayık olduğu anlaşırdı.(MESNEVİDEN)
Çocukluğumdan beri helal lokma, haram lokma tabirlerini duyar bunların insanın maddi ve manevi hayatı üzerindeki mühim
tesirlerinin neler olabileceğini düşünürdüm.
Maddenin temiz veya pis, helâl veya haram olması neye göredir? Hiç şüphesiz bu bilgileri, kısmen fıtri olarak elde etsek de, esas ve kesin çizgilerle, bize Cenab-ı Hak bildirmiştir. Peygamberler ömürlerini bu bilgileri insanlığa aktarmaya hasretmişlerdir.
Bir elmanın temiz veya pis olması ne demektir? Evvela pis olma keyfiyetini tanımamız gerekli. Pis olmayı gerektiren unsurların iki kısım olduğunu görüyoruz. Birincisi maddi unsurlar, ikincisi de manevi unsurlardır. İnsan ve hayvan idrarı, dışkısı, kan, şarap, leş, domuz v.s.. maddeler necis olarak bildirilmiştir. Elma bizatihi temiz ve helal olduğu halde, bu necis maddelerle bulaşık durumda olunca, temiz
elma pis hükmüne girer ve yenmesi haram olur. Hırsızlık, faizle alış veriş kerih (çirkin) görülmüş ve haram
kılınmıştır. Elma çalınarak elde edilmiş veya faizli bir alışverişle kazanılmışla, bu haramı işleyenlerce bu elma pis hükmündedir. Yiyene madden ve manen zarar verir. Ferdi umumi dejenerasyona sevk eder. Ferdî olan bu olay cemiyet içinde yaygın ve hoşgörü ile karşılanıyorsa içtimaî
yapı da dejenere olmakla karşı karşıya kalır. Hamile iken canı çok çektiği için sahibinden izinsiz alıp, yediği bir lokma yüzünden doğurduğu çocuğun hırsız olmasına sebep olduğuna dair menkıbelere ahlak kitaplarında rastlamışsınızdır.
O halde neslin maddî ve manevî hayatını koruyabilmek için Allah (cc) ‘ın çizdiği helal ve haram çizgisine çok dikkat etmek,
hatta her ihtimale karşı helal tarafında ve çizgiden biraz mesafeli durmaya çalışmakta fayda vardır ki buna takva
denmektedir.
Vücudumuzu ayakta tutabilmek için kullanmak zorunda olduğumuz gıda maddelerinin helal veya haramdan olma keyfiyeti ise maddî ve manevî, ferdi ve içtimaî hayatımız bakımından çok büyük önem arzetmektedir.
Bu maddelerin helal, haram çizgisini Cenab-ı Hak kitabında ve peygamberinin sünnetinde kesin olarak tespit etmiştir. Hiç kimse bu çizgiyi şöyle veya böyle bir konuma değiştiremez. Hiç kimse faizin artık haram olmadığını veya domuz etinin helal olduğunu iddia edip bir uygulama getiremez. Yani kısaca, Allâh (cc)‘ın bildirdiği haramı helal, helalı haram yapmak kimsenin yetkisinde değildir.
Asrımızda, müşrik ve kâfirlerin kontrolünde korkunç bir hızla gelişen ve insan oğlunu adeta tutsak eden sanayi hareketi
gıdalarımıza da el atmış, yiyecek ve içeceklerimizin şeklini ve yapısını büyük değişikliklere
uğratmıştır. Bugün sanayileşmiş ülkelerde insanlar, doğrudan doğruya tabiattan elde edilen klasik yiyecek ve içecekler yerine fabrikaların kocaman kazanlarının, preslerinin ve çarklarının içinde bilmediğimiz karmakarışık işlemlere tabi tutulmuş hazır gıda maddelerini yemek zorunda
bırakılmıştır. Gerek reklâmlar ve gerekse bize dayatılmak istenen hayat şartları bu yaşam tarzını adeta zorlamaktadır.
Gıda sanayii de maalesef, diğer sanayi kollarında olduğu gibi batının, yani müşrik düzenlerin, kontrolü ve
hakimiyeti altındadır. Fabrika kuruluşundan imalat teknolojine ve ham maddelerine varıncaya kadar herşey üzerinde bu kontrol geçerli
olmaktadır.
Bugün islam ülkelerinde kurulmuş margarin yağından tutun, çeşitli bisküvi, çikolata, şekerleme, hazır çorba, krem şanti, keccap, mayonez, dondurma, coca cola, meyve suları, gazoz fabrikalarına varıncaya kadar hepsi, batıdan alınan formül
ve teknolojilerle, hatta birçokları da ecnebi uzmanların nezaretinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Boğazından geçecek lokmanın emniyetinden sorumlu olan Müslüman bu durumda ne yapmalıdır? “Gözün görmediğine gönül katlanır”
deyip önüne ne getirilirse yutmaya devam mı etmeli, yoksa her konuda olduğu gibi silkinip hiç olmazsa ne yediğini araştırıp
kontrol mu etmeli? Daha da önemlisi dizginleri ve ipleri kâfirlerin elinde olan bu mekanizmadan kendisini kurtarmak için birşeyler yapmalı mı?
Yoksa uykusuna devam mı etmeli?
Bir Hadis-i şerifle yazımı noktalamak istiyorum:
Ebû Hüreyre (ra)’ den :
Demiştir ki, Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurdu : “Allahû Teâla pâkdır. Pâk olandan başkasını kâbul etmez. Allahû Teâla mürsel olan Peygamberlerine
neyi emrettiyse müminlere de onu emretmiştir. (Peygamberlere) : “Ey
peygamberler, pâk ve helâl taâmlardan yiyiniz ve sâlih amel işleyiniz”
(Müminlere) : “Ey iman edenler, rızık olarak size verdiğimiz pâk
ve helâl şeylerden yiyiniz” buyurdu. Ondan sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v)
Hazretleri (sözü döndüre dolaştıra) buyurdu ki, insan Allah yolunda
uzun seferlere katlanır, saçları birbirine karışmış, yüzü gözü toza bulanmış, “Yâ Râb! Yâ Râb! Diyerek ellerini gök yüzüne açar. Halbuki, yediği haram, içtiği haram, giydiği haram. Haram ile beslenmiş böylesinin duası
nereden müstecâb olacak?
Allah yar veyardımcımız olsun
H.K.Büyüközer
(www.yenidunyadergisi.com)