SÜT ANNELİĞİNİ DEJENERE ETMEK!...
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    65406255
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    SÜT ANNELİĞİNİ DEJENERE ETMEK!...


    Gönderen:huseyin Tarih: 12/03/2013 13:06
    halal dunya SÜT ANNELİĞİNİ DEJENERE ETMEK!... …

    Dr.H.K.BÜYÜKÖZER
    GİMDES Başkanı

    Birkaç gün önce Yeni Akit gazetesinde yayınlanan konu ile ilgili yazımızın tamamını ve yayından sonra Sağlık Bakanının israrlı beyanatına da cevap teşkil edecek ilave görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

    Süt bankası olgusunu çeşitli boyutları ile toplum yapımız için çok tehlikeli buluyorum. Niyet ne kadar masum ve insancıl görünse de hem dini, hem tıbbi ve hem de sosyal boyutları birçok önemli tehlkeleri beraberinde toplum yapısına taşımaktadır.

    Anne sütü, anne ister müslim olsun, ister gayrimüslim olsun, ister ateist olsun o annenin sütü çocuğunun en sağlıklı ve en güvenli gıdası durumundadır. Allah o sütü anne göğsünde öyle dizayn ediyor ki sabah başka özellikte, akşam başka özellikte üretiliyor.

    Burada tıb bakımından oluşacak bazı önemli sorunlar karşısında bizim daha önemle üzerinde durmak istediğimiz Helal yaşam sisteminde meydana gelebilecek önemli sakıncaların oluşmasıdır.

    Çocuğun nesebi ile süt ilişkisi İslami toplumsal yaşantısında büyük bir önem arzetmektedir.

    Sözlükte “Süt emmek, emzirmek” manalarına gelen “Radâ‘ kelimesi, terim olarak “bir kadının sütünün emzirme yoluyla ya da başka bir şekilde içilip yutulması demektir. Sütanneye dinimizde “Murdı‘” veya “murdıa” denir. Sütanne tutan kimseye de “müstardı‘”, sütle oluşan bu akrabalığa da “karâbetü’r-radâ” denmektedir. Emzirmeyle ilgili hükümler Kur’an’da ve hadislerde ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Bu gün modern tıp tarafından da sütle insan vücudunda oluşan bağışıklık sistemi ve bu sistemden dolayı süt kardeşlerin evlenmesinin sakıncaları açıklanmıştır.

    İslâmiyet’te de, "Sizi emziren analarınız ve süt cihetinden kız kardeşleriniz (size haram kılındı)” (en-Nisâ, 4/23); Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler" (el-Bakara, 2/233); "Çocuklarınıza süt anne istemenizde, bir sakınca yoktur" (el-Bakara, 2/233); âyette sütanne ve sütkardeşle evlenme yasaklanmıştır. “Nesep sebebiyle haram olanlar emzirme sebebiyle de haram olur. (Buhârî, Şehâdât, 7 / Müslim, Radâ‘, 9)”, hadisiyle de bu yasak bir kez daha pekiştirilmiştir. Süt hısımlığı evlenme yasağı oluştururken; fıkıhta “Lebenü’l-fahl meselesi” olarak tanımlanan yasakları da beraberinde getirir. Bu aşağı yukarı dört mezhepte de kabul gören şartlar kısaca şöyledir: Sütannenin kocası; emzirdiği çocuğun da sütbabası olur. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre süt hısımlığı dolayısıyla şu kimselerle evlenilmez:

    İki yaşından küçük iki çocuk, aynı kadından süt emince, süt kardeşi olur. Bir çocuk, bir kadının sütünü emince, bu sütün hasıl olmasına sebep olan erkek, bu çocuğun süt babası olduğu gibi, bu erkeğin babası da, süt dedesi, anası da, süt ninesi, kardeşleri de süt amca ve süt halası olur.

    Çocuğun, süt anası ve süt babası ile ve bunların anaları, babaları ve kardeşleri ve çocukları ve her kuşaktan torunları ile evlenmesi, ebedi haramdır. Bunlarla soydan akraba olsaydı, yine evlenemezdi. Bu çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez. Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile ve çocuğun kocası da, çocuğun süt anası ile evlenemez. Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin çocukları ve torunları ile evlenemez.

    Yani kısacası nesep sebebiyle birbirlerine haram olanlar yani evlenmeleri yasak olanlar emzirme sebebiyle de haramdır, onlarla süt çocuklar evlenemezler. İşte bu sebeple anne sütü bankasından bebeklere süt verilmesi kesinlikle mahzurludur.

    İslâm Konferansı Teşkilâtı’na bağlı Fıkıh Akademisi’nin 22-28 Aralık 1985 tarihinde Cidde’de düzenlenen ikinci dönem toplantısında alınan bu kararda;

    SÜT BANKASINDAN SÜT ALMANIN VE ANNE SÜTÜ BAĞIŞLAMANIN HARAM OLDUĞU VE İSLÂM ÜLKELERİNDE SÜT BANKASI KURULMASININ ENGELLENMESİ GEREKTİĞİ sonucuna varılmıştır.

    Bir bebek aynı günde veya farklı zamanlardaki beslenmesinde birden fazla kadının sütünü emse veya içse bu kadınların hepsi onun sütannesi olur. Birden fazla kadının sütü dışarıda yani bir havuz oluşturulup burada karıştırılarak bebeğe içirilse yine aynıdır, sütleri karıştırılan kadınlar, içen çocuğun sütanneleri olurlar. Anne sütü havuzunda kaç annenin sütü varsa o sütü içen bebek de o kadar annenin çocuklarıyla sütkardeş olur ve evlenemez. Onlarca annenin sütünün toplandığı bu yerde anneler nasıl tespit edilecek? Bir de aynı havuzdan süt içen diğer çocuklar da birbirleriyle sütkardeş olmuyorlar mı? Bu nasıl tespit edilecek? Bu yüzden Müslüman kadınların süt bankalarına giderek fazla sütlerini vermeleri câiz değildir. Bunun câiz olabilmesi için hangi çocuğa veya çocuklara verildiğinin bilinmesi, bildirilmesi gerekir. Bu da zor, hatta imkânsızdır… O halde Müslüman anne ve babaların bu hususa çok dikkat etmeleri gerekir.

    İşte Müslümanları uyarmak ve dinin bu konudaki hükümlerini bildirmek amacıyla Müslüman ülkelerin âlimleri bir toplantı tertip ederek bir takım kararlar almışlardır. İslâm Konferansı Teşkilâtı’na bağlı Fıkıh Akademisi’nin 22-28 Aralık 1985 tarihinde Cidde’de düzenlenen ikinci dönem toplantısında alınan bu kararda İslâm ülkelerindeki sosyal yapı içinde genellikle bebeği emzirebilecek bir sütannenin bulunabileceğine dikkat çekilerek, farklı annelerden alınan sütlerin karışımının süt hısımlığı doğuracağı, ancak süt bankasına süt veren annelerin belirlenmesindeki güçlük sebebiyle süt hısımlığının bilinmesinin mümkün olmayacağı, bunun da aralarında evlenme yasağı bulunan kişilerin bu durumu bilmeden evlenmelerine yol açabileceği gerekçesiyle;

    SÜT BANKASINDAN SÜT ALMANIN VE ANNE SÜTÜ BAĞIŞLAMANIN HARAM OLDUĞU VE İSLÂM ÜLKELERİNDE SÜT BANKASI KURULMASININ ENGELLENMESİ GEREKTİĞİ sonucuna varmışlardır.

    Süt Bankası safsatasının dışında devlet, ya da sivil toplum kuruluşları süt anne ile çocuğu buluşturacak ve bunları da kayıt altına alacak bir sistem oluşturabilecekse böyle bir çalışmaya toplumsal destek sağlanabilecektir. Aksi halde hiçbir kimsenin bu devlet de olsa SÜT ANNELİĞİNİ DEJENERE ETMEĞE, Helal yaşam sistemimize halel getirmeye kimseninin hakkı yoktur.

    Hele hele Sağlık Bakanlığı gibi bir kurumun başında bulunan muhterem Bakanımızın ayağının tozu ile bu işe soyunması çok garip ve korkunç bir tezattır. Çünki biliyoruz ki bakanlığın birinci görevi hasta vatandaşların tedavi şartlarını iyileştirmektir. Hatta daha önemlisi ülkemizin %99 nüfusunun müslüman olması sebebi ile tedavide kullanacağı ilaçların ve tedavi araçlarının helal kodeks şartlarında üretilmesini ve çalışmasını sağlayacak her türlü tedbirleri almak zorundadır. Bu konuda maalesef biliyoruz ve zaman zaman hastalandığımızda da fiilen yaşıyoruz ki ilaçların kodekslerinde çok kere müslüman tarafından tüketilemeyecek maddeler bulunmaktadır. Hatta 15 gün önce yaşadığım bir olayı arz edeyim.

    GİMDES’deki iş yoğunluğundan dikkat edemediğim bir zaman diliminde zatureye yakalandım. Verilen antibiyotiklerin yanında balgam söktürücü ilacı da kulanmam istendi. Ancak içerikleri sebebi ile 4 farklı ilaç getirilmesine rağmen kullanamadım. Çoğunda aktif madde olarak Acetylcystein 600 kullanılmış. Diğerlerinde ise alenen etil alkol içerdiği yazıyordu. Acetylcystein 600, bir ay kadar önce Samanyolunda 2 hafta arka arkaya benimle devam eden unlu ürünlerde kullanılan katkı maddeleri konusunda E 920 L-Sistain isimli katkı maddesini dile getirirken bu maddenin çoğunluk insan saçından ve domuz kılından yapılan bir amino asit olduğunu, ne yazıkkı bir çok öksürük ilaçlarında da kullanıldığını söylemiştim.İşte sözünü ettiğim bu madde maalesef ilaç olarak benim de karşıma çıktı ve kullanamadım. Sağlık Bakanlığı bu ilacın Müslümana uygun olanını yaptırtmak zorunda değilmidir. Daha yüzlerce binlerce ilaçtan bahsedebilirim ki Müslüman için risk taşımaktadır. Böyle çok önemli konular ortada iken “Anne Sütü Bankası” ile bu milleti haftalardır meşgul etmek abesle iştigal etmek demek değildir de nedir?

    Tam 9 yıl önce o zamanın Sağlık Bakanına, Tarım Bakanına Ve Sanayi Bakanına bizzat isimlerine gönderdiğim mektupta gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerdeki çarpıklıkları dile getirmiştim. Ancak görüldüğü gibi ilaçta aynı çarpıklık devam ediyor. Müslüman olarak bir öksürük ilacını dahi helal güvenceli olarak bulamıyoruz.

    20.01.2004 tarinde Bakanlarımıza gönderdiğim mektubun bir kısmına aşağıda bulacaksınız. Tamamını ve gelen cevapları okumak isterseniz linki tıklayabilirsiniz bakanlara gönderilen mektuplar.

    “Muhterem Bakanım,

    Bendeniz, 1986 yılında ilk baskısı yapılan ve bugünlerde altıncı baskısına hazırladığım “Gıda Raporu - Yediklerimiz, İçtiklerimiz Helal mı, Haram mı?” kitabının yazarıyım. Gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerinin muhteviyatını esas alan çalışmalarda yoğunlaştım.

    Bu çalışmalarım sonucunda gördüm ki, ülkemizde maalesef gerek gıda sanayii, gerek ilaç sanayii ve gerekse kozmetik sanayiinde ciddi bir kirlenmişlik var. Bu kirlenmişlik, üretilen mamüllerin gerek hammaddesi temin edilirken, gerekse üretim biçimi, kullanılan katkı maddeleri ve sâir aşamalarda vahim boyutlarda kendisini göstermektedir. Şunu da dikkat nazarından kaçırmamak lazım ki, bu kirlenmişliğin başlıca sebepleri, bir yandan müslüman tüketicilerin bilgisizliği, ilgisizliği ve çaresizliği, bir yandan sermayenin sadece cebini düşünmeyi ön planda tutması iken, bunlardan da öte bir sebep olarak da devletin çarpık bir laiklik anlayışı sergilemesidir.

    Bu son hususa biraz vurgu yapmak istiyorum: İlgili Bakanlıkların tespitle ilân ettikleri gerek ilaç ve kozmetik kodeksleri, gerekse gıda kodeksi, maalesef toplumun inancı dikkate alınarak tanzim edilmemiştir. Takdir edersiniz ki, üretilen gıda mamüllerini kullanacak olan da, ilaç veya kozmetik ürünleri ile ihtiyaçlarını giderecek olan da toplumun büyük ekseriyetini oluşturan Müslümanlardır. Bu sebepten, üretimin her aşamasında, en azından Müslüman insanın tüketeceği ürünler için o insanın inancı ile bağdaşmayan bir hammadde ya da üretim biçimi kullanılmamalıdır.

    Halbuki, ekte sunduğum katkı maddeleri listesinde görebileceğiniz üzere, bazı katkı maddeleri domuz, sığır, davar, köpek, eşek, at, bit, insan saçı vs. olarak, hayvani kökenli olduğu gibi, büyük bir kısmı hem hayvani kökenli, hem bitkisel kökenli, hem de sentetik olabilmekte. Bazı katkı maddeleri de hem alkolde eritilerek sıvı halde, hem de toz veya granül olarak kullanılmaktadır. Yine bu katkı maddelerinin temin edilme yeri ve biçimi de önemlidir. Sığırdan elde edilen bir katkı maddesi dahi olsa, nereden elde edildiğine bakmak lazımdır. Mesela Çin’den ya da Hollanda’dan ithal edilen bir katkı maddesi için, kökeni domuz değil de sığır dahi olsa, kesim ve imal biçimi müslümanın inancı açısından önemlidir……….”

    İnşaallah bu ilaç konusunda tekrar ayrıntılı bir şekilde duracağım


     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 5
    Toplam Oy: 11


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.