|
Site İstastiği |
|
|
şu ana kadar 66245521 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
|
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 30/01/2014 08:54
HAŞERATIN YENİLMESİ VE BELLİ ORANDA DA OLSA GIDA ÜRETİMİNDE KATKI MADDESİ OLARAK (ÖZELLİKLE E 120 KARMİN BOYA MADDESİNİN) KULLANIMININ FIKHÎ HÜKMÜ...
Karmin boya maddesinin etrafında yoğunlaşan sorular üzerine Fıkıh hocalarımızdan Fatih KALENDER Hocamızın gözetiminde öğrencisi Mücahid Mustafa Karakuş’un bu konu ile alakalı çalışmasını yayınlıyoruz.
Cisimlerde renk, ışığın dağılımına bağlı olarak ortaya çıkan bir görünüş olgusu, görme duyumuzu etkileyenin adıdır. Gıdaların insanları cezp eden ilk özelliği rengidir. Bir gıda maddesi ile ilgili ilk izlenim genelde görseldir ve renginin kabul veya reddi gıdanın tercih edilmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla bu minvalde yapılan pek çok çalışma renk ile lezzet arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur.
Gıda sektöründe satışları artırıcı bir etken olması hasebi ile üreticiler tarafından yiyecekleri güzel bir renk kıvamında üretmek talep edile gelen bir faktör olmuştur. Bu yüzden işlenmiş gıda ürünlerinde renklendirici kullanmak aşağı yukarı birkaç asıra dayanmaktadır.
Araştırmalar neticesinde tarihte karşımıza ilk çıkan gıda renklendiricisi ise kaktüsler üzerinde yapışmış bir halde yaşayan asalak böcek türü olan Cochineal(Koşnil)’den elde edilen Karmin’dir. Zira koşnil son derece saf bir kırmızı renkli sıvıya sahip olan böcek türüdür.
Koşnil böceği, ilk olarak Orta ve Kuzey Amerika’daki Aztek ve Maya aşiretleri tarafından birtakım eşyaları boyamak için boya olarak kullanılmıştır. Koşnil, altın ile kıyaslanabilecek kadar değerli ticarî bir maldı. Şehirler koşnil böceklerini toplar, devlete gönderirler ve böylece imparatorluğun yıllık gelirine katkıda bulunurlardı. Sonradan Orta Amerika’ya hâkim olan İspanyollar koşnilden elde edilen boyanın değerli olduğunu fark edince, Avrupa’da o zaman kullanımı yaygın olan boyalardan daha iyi bir boya üretmeye başladılar.
Üretilen bu boya Avrupa’da diğerlerine kıyasla daha çok popüler oldu ve genel olarak kozmetik, tekstil sanayiinde ve az miktarda gıdalarda kullanılmaya başlandı. Romalı Katolik Kardinallerin elbiseleri koşnil ile boyanır, aynı zamanda İngiliz askerlerinin ceketleri de bu boya ile boyatılırdı. Neticede Koşnil, Londra ve Amsterdam Ticari Mal Değiştirme Merkezi’nde düzenli olarak ticareti yapılan ve fiyatı yüksek olan bir ürün halini aldı. Böyle olmasına rağmen birçok Avrupalı onun nerden geldiğini bilmiyordu.
19. yüzyılda, böceklerin Kanarya Adaları tarafından ithal edilmeye başlanması ve büyük oranlarda üretiminin yapılmasıyla Meksika’nın tekeli sona ermiş oldu. 1868ʹde Kanarya Adalarının altı milyon pound ağırlığında koşnil ihraç ettiği kayıtlara geçmiştir.
Alizarin koyu kırmızı boyasının ve 19. yüzyılın ortasında Avrupa’da gıda ve tekstil için birçok yapay boyanın üretilmesi sonucu koşnil boyasına talep hızla azaldı. Fakat birçok üretici ve tüketicinin sentetik boyalar yerine doğal boyaları tercih etmesi sonucu, son yıllarda koşnilden elde edilen boya ticareti yönünden tekrar değer kazandı. Bugün de E120 koduyla doğal renklendirici olarak elde edilmeye ve birçok işlenmiş gıda ürünlerinde kullanılmaya devam ediyor.
Konumuz olan böceğin inceleyeceğimiz tarafı da kendisinden türlü türlü yöntemlerle elde edilen boyanın gıda ürünlerine katılmasına dinen cevazın bulunup bulunmadığıdır.
Öncelikli olarak inceleyeceğimiz ilk husus; genel manada “Haşerat” cinsi varlıkların temizliği veya necasetliğinin hangi esasa göre belirleneceği ve elde edilen sonuç itibarıyla yenilip yenilemeyeceğine dair sabit olacak hükmün tespitidir.
Hanefi ve Şafii Mezhebine Göre
Ahkâm cihetinden hayvanlar denizde ve karada yaşayanlar olarak ikiye ayrılır.
Denizde yaşayanlar: Hanefi mezhebince kendisine balık denilenlerin dışındakiler yenilmez.
Karada yaşayanlar ise kendi aralarında üç kısma ayrılır:
1 - Kanı olmayanlar ki bunlar sinek, çekirge, örümcek vb.
2 - Akıcı kana sahip olmayanlar. Bunlar da sair haşeratın çoğunluğu, yılan ve bunların benzerleridir.
3 - Akıcı kana sahip olanlar.
İlk iki kısmın altında bulunan hayvanlardan çekirge hariç diğerlerinin yenilmeyeceği hususunda Hanefi mezhebinde ittifak(görüş birliği) vardır. Ancak Şafiler çekirgenin yanı sıra kertenkele yemenin de mubah olmasından söz etmişlerdir.
Müstesna olanlar yani çekirge ve kertenkele dışındaki haşeratı yemenin haram olma sebebi; bu hayvanların zikredeceğimiz ayette geçen habisler(pis olanlar)den olmalarıdır. Zira Mevla Teâla şöyle buyurmuştur:
...وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ...
“…temiz ve hoş şeyleri onlara helâl, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar…”
Ancak diğer mezheplerde haşeratı yemenin mubah olduğu ile hükmedenler ise, delil olarak şu ayet-i kerimeye dayanmışlardır:
قُلْ لَا أَجِدُ فِي مَا أُوحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ إِلَّا أَنْ يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
“De ki: "Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki bu gerçekten pistir- yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir.”
Hanefi ve Şafii âlimleri ise bu ayetin İslam’ın ilk döneminde inmiş olduğunu ve sonradan gelen haram kılıcı ayetlerin onu nesh ettiğini vurgulamışlardır.
Netice olarak koşnil böceğinin yenilmesi veya gıdalar içerisine konulan katkı maddesi olarak kullanılması Hanefi ve Şafii mezhebince caiz görülmemiştir. Buna bağlı olarak ta gıda sektöründe alım ve satımı da caiz değildir.
Şunu da yeri gelmişken belirtelim. Hanefi mezhebinin son dönem âlimlerinden İbn-i Abidin(Rahimehullah) Reddu’l-Muhtar isimli eserinde kırmız böcek namıyla bahsettiği böceği sadece elbise gibi eşyaları boyamak için kullanmaya cevaz vermiştir. Bununla beraber böceğin yenilmez olduğunu açıkça ifade etmiştir. Dolayısıyla mezkur kitapta geçen ibarenin konumuzla yani koşnilin yiyecek ürünlerinde kullanılmasıyla bir alakası yoktur.
Maliki Mezhebine Göre
Haşeratın yenilmesi hakkında mezhepte iki görüş vardır:
1 – Ölümü tezkiye yoluyla olsun veya olmasın haramdır. Bu görüşü İbn-i Urafe ve Karâfi gibi Maliki âlimleri benimsemiş olsa da mezhebin ekserisi bunu kabul etmemiştir.
2 – Tezkiye ile öldürülen haşeratın yenilmesi mubahtır. Mezhepte kabul edilen görüşte budur.
Maliki uleması haşeratın tezkiyesinin nasıl yapılacağı hususunda farklı görüşler beyan etseler de, rivayetler iyice tetkik edildiğinde tezkiyeyi yapma şeklindeki ihtilafın fazilet hususunda olduğu anlaşılır. Zira her ne şekilde tezkiye edilirse edilsin(öldürülmesi hangi şekilde olursa olsun) şayet besmele ve niyet edilerek yapıldıysa yenileceğinde ittifak(görüş birliği) vardır.
Netice olarak koşnil böceğinin gıda maddelerinde renklendirici olarak kullanımı Maliki mezhebine göre böceğin öldürülme esnasında niyet ve besmelenin bulunmasıyla mubah olabilir. Bunlardan biri bulunmadığı takdirde bu böceğin Maliki mezhebince yenilmesi ve yiyecek maddelerinde kullanılması caiz olmayacaktır.
Hanbelî Mezhebine Göre
Hanbelî mezhebinde bir hayvanın -hakkında kesin delil olanlar müstesna- temiz veya necis olabilmesinde belirleyici etken vücudunda kan olup olmamasıdır.
Hanbelî fakihlerinden İbn-i Teymiye, canlıların temiz ve necis olması sadedinde, eserlerinde şu taksimi kaydetmiştir.
Canlılar iki kısımdır:
a)Akıcı kana sahip olmayan canlılar
b)Akıcı kana sahip olan canlılar
Hanbelî fakihleri akıcı kana sahip olmayan hayvanların, canlı veya ölülerinin temizliğiyle hükmetmişlerdir.
Mezkur hükme, sebep olarak yaptıkları izahlarda; ölü bir canlının necis/pis olmasına tek sebebin bedeninde bulunan kanın katılaşıp hapsolması olduğu ve buna bağlı olarak akıcı kana sahip olmayan canlıların necis olamayacağını ifade etmişlerdir.
Allame Şenkıtî’de “Zadü’l- Müstakni” şerhinde mezkûr bilgileri Hanbelî fakihlerine isnat etmiş ve görüş sahipleri adına buraya ilaveten; canlı bir hayvanın kesilip tezkiye edilmesi akabinde temiz olacağı ile hükmedildiğini dillendirmiş ve ifade edilen görüşün şer'î hükümler çerçevesinde değerlendirilerek verildiğini vurgulamıştır.
(İslam Fıkhı yönüyle incelemesini yaptığımız Koşnil’in, anatomik araştırmalar neticesinde vücudundan elde edilen sıvının kan olmamasından dolayı İbn-i Teymiye’nin eserinde kaydettiği taksimin konumuz dâhilinde olmayan bölümüne değinmiyoruz.)
Konumuz kapsamında Ebu Muhammed İbn Kudame, “el-Kafi” isimli eserinde farklı bir sınıflandırmaya giderek hususları ifade etmiş ve delil olarak Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem’den nakledilen “sizden birisinin kabına sinek düştüğünde sineği kaba batırsın. Zira onun bir kanadında hastalık diğer kanadında o hastalığın şifası vardır” hadisini kaydetmiştir.
Muhammed Süleyman Eşkar, “el-Mücella fi’l- Fıkhi’l- Hanbeli” isimli eserinde “Necis canlılar” konusunu işlerken bunlardan istisna mahiyetinde akıcı kana sahip olmayan canlıları zikretmiş ve bunların temiz olduğunu söylemiştir. Yapılan nakiller neticesinde görüldüğü gibi akıcı kana sahip olmayan hayvanlar tahirdir yani temizdir.
Ebu’l- Ferec İbn-i Kudame, “Şerhü’l- Kebir” İsimli eserinde “eti yenilmeyen canlılar” başlığı altında, akıcı kana sahip olmayan canlıların her cüzüyle temiz olduğunu ve buna rağmen yenilmeyeceğini açıkça ifade etmiştir.
Ayrıca “el-Vazıh fi Fıkhi’l-İmam Ahmet” isimli eserde, konumuz dâhilinde akıcı kana sahip olmayan canlılara örnek olarak verilen bazı hayvanların ismi açıkça kaydedilmiş ve kendilerini yemenin caiz olmadığı ifade edilmiştir.
Şenkıtı, “Zadü’l- Müstekni” şerhinde yiyeceklerden türeyen kurtların dışındaki bütün haşaratı yemenin haram olduğunu ifade etmiş ve illet olarak da Müslüman toplumun böyle bir canlıyı habis olarak değerlendirdiğini dile getirmiştir.
İbn Kudame ise “Şerhü’l- Kebir”inde “ يحل لهم الطيبات ويحرم عليهم الخبائث” ayetini delil göstererek hicaz ehlinin temiz gördüğü haşaratın yenilebileceğini, habis gördüklerinin ise yenilemeyeceğini ifade etmiştir.
Mezkur nakillerden de anlaşıldığı üzere Haşarat cinsi olan canlıların yenilmesi haramdır. Koşnil böceği ise temiz olmakla birlikte, yenilmesi ve satılması Hanbeli mezhebinde caiz görülmemiştir.
Allame İbn-i Kudame Haşerat cinsi canlıların satışında bir fayda görülemeyeceğinden dolayı satışının haram olduğunu ifade etmiştir.
Şenkıtî de aynı görüşü “Zadü’l- Mustekni” şerhinde kayda almıştır.
Sonuç olarak ifade edecek olursak konu edindiğimiz böceğin Hanefi ve Şafii mezhebinde bizzat yenilmesi veya yiyecek ürünlerinde katkı maddesi olarak kullanılması caiz olmamakla beraber gıda sektöründe alım-satımı da caiz değildir. Maliki mezhebinde ise şayet böceğin öldürülmesi İslami usulle yani niyet ve besmele ile olursa caiz. Aksi takdirde caiz değildir. Hanbeli mezhebi ise böceğin yenilmesi ve satılması hususunda Hanefi ve Şafii mezhebi ile aynı görüşü yani caiz olmayacağını benimsemiştir.
Her şeyin en doğrusunu bilen yalnızca Allah Teâlâ’dır.
|
|
| |
|
Haber Puanlama |
|
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 11
|
|
|
|
|
|