 |
Site İstastiği |
 |
|
şu ana kadar 66932868 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
 |
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 20/05/2025 02:53
İSLAMDA SON KALE AİLENİN ÖNEMİ! DİKKAT MÜSLÜMAN! “AİLE”İÇTEN YIKILMAK İSTENİYOR
Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
İslamiyet'te aile, hem bireyin huzur ve mutluluğu, hem de toplumun temel yapı taşı olarak büyük bir öneme sahiptir. Aile, neslin devamını sağlayan, bireyin ruhsal ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan, toplumun temel değerlerini yansıtan önemli bir kurumdur. GİMDES'in de bu konuda önemli bir rolü vardır, çünkü helal sertifikasyonu ile ailelerin sağlıklı ve güvenilir ürünlere ulaşmasını sağlamaktadır.
GiMDES’in 15 Kasım 2019 tarihinde tertip ettiği “AİLEYE NASIL KIYDINIZ?” isimli bir konferans, birçok katılımcının iştirâkı ile gerçekleştirilmiş idi. Daha sonra da aileye, ailenin temeline dinamit koyan İstanbul sözleşmesi ve savunduğu toplumsal cinsiyet eşitliliğinin tehlikeleri üzerinde çalışmalarımız devam etti..
Aile kelimesinin Arapça kökeninden gelen ve dayanak manasında bir sözcük olduğunu biliyoruz. Türk Medeni kanununun temelini oluşturan İsviçre Medeni Hukuku onun da temeli Roma hukukudur. Roma hukuku, tamamen erkek baskısı altında idare edilen Romada kadınların hiç bir yeri yoktur. Tahrif edilmiş Incil ve Tevratta da kadının hiçbir hakkı olmadığı görülmektedir. Halbuki Müslümanlık’da erkeğin hakları olduğu gibi kadının da hakları vardır. İslamiyet ailenin korunmasına önem verir. Müslümanlar olarak tüm dünyadaki aile yapısının korunmasından mesuluz. Bunun için Müslümanlar olarak öncelikle kendi kapımızın önünü temizlememiz gerekir. Aileyi Koru emrini öncelikle biz uygulamamız gerekir ki tüm dünyaya örnek olalım.
Aileyi oluşturan kadın ve erkeği sağ ayak ve sol ayak olarak düşünürsek sağ ayak sol ayağın ayakkabısını giyemeyeceği gibi sol ayak da sağ ayağın ayakkabısını giyemez. O yüzden cinsiyetler arasında bir eşitlikten değil bir görev paylaşımı ve adaletten bahsetmek lazım. Eğer bu aile yapısını düzgün olarak yürüyebilmesi isteniyorsa, herkes görevini tam yapmalı. Bunun için tek başına yürümek zor olduğu için bir kadın ve bir erkek gerekiyor. Türk Medeni kanunu İsviçre Medeni kanunundan aldığımız için burada sıkıntı çıkıyor. Çünkü bizim aile yapımıza uymayan bir Medeni kanun. Bizim aile yapımızla hiç alakası olmayan bir kanun.
İlahi yaradılışa aykırı olan toplumsal cinsiyet eşitliliği için 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşmeler kanunların üstünde olduğu icin kanun bu sözleşmeye göre değiştirildi. Bir toplumun değiştirilmesi icin en hızlı sistem kanunla uygulanmasıdır. Yürürlüğe girer girmez ana okullari dahil bütün okullarda ve Diyanette eğitimler verildi. Burada tanım aile olarak değil ev içi durumları kapsıyordu. Burada bahsedilenler eşler ya da partnerlerdi. Üstelik, tanımlandırmalara eşcinseller de girdi.
Türkiye maalesef bu sözleşmeye çekimserlik bile koymadan olduğu gibi kabul etmiş. Fakat dünyanın bazı ülkelerinde bu kabul edilmemiş. Ermenistan , Rusya dahi kabul etmemiş aile yapımıza uygun değil diye. Bulgaristan kabul etmiş ama zararlarını görünce geri çekilmiş. Ama bu sözleşmeyi kabul eden ülkelerde yapılan araştırmalar sonucunda o uygulanan yerlerde tecavüz vakaları, boşanma vakaları, cinayetler çok hızlı artıyormuş . Hastanelerde cinsiyet değiştirme ameliyatları çok hızlı artıyormuş. Aileyi biz nasıl koruyabiliriz? öncelikle geniş aile değişimi, yani ailenin içinde dedelerin ninelerin, aile büyüklerinin de olduğu bir aile yapısı olması lazım. Aile arasında problem çıktığı zaman bizim dinimizde emredildiği gibi ilk önce aile büyüklerince hakemler tespit edilmesi lazım, aileyi hakemlerle bir arada tutmaya çalışmamız lazım.
Yetmez! Aile sorumlularımız ve devlet kurumlarımız tarafından gençlerde evlenme isteğini ve evlenme imkânlarını teşvik etmeliyiz, toplum ahlakını dejenere etmik için kurulmuş her türlü sosyal medye kanallarına karşı botkot silahımızı sonuna kadar canlı turmalıyız ve herşeyin üzerinde İslamî yaşantıyı bütün boyutları ile toplumda istenen ve egemen bir fenomen haline getirmeliyiz.
Kaba doğum hızı, Türkiye’de, 2001 yılında bin nüfus başına 20.3 doğum düşerken, 2023 yılında 11.2 doğum düştü.Bu düşüş, Türkiye’nin demografik yapısında ciddi değişimlerin yaşandığının bir göstergesidir. 2001 yılında oldukça yüksek sayılabilecek bir doğum oranına sahip olan Türkiye, 2025 yılına gelindiğinde doğum oranlarında belirgin bir azalma yaşamıştır. Bu düşüş, doğurganlık hızındaki genel azalmanın, meşru evlenme nüfusunun azalması ve ailelerin daha az çocuk sahibi olma eğiliminin bir sonucudur. Ayrıca, ekonomik, sosyal ve kültürel faktörler de bu düşüşte rol oynuyor.
Türkiye’de toplam doğurganlık hızı son yıllarda kademeli şekilde düşüyor. 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2024 yılında 1,42 çocuk olarak gerçekleştiği ifade edilmektedir. Toplumun bütün hücreleri ile top yekûn acil bir atılım hareketini başlatmada gecikilir olması halinde, yeni doğum oranlarında bu keskin düşüş ülkemiz için alarm işareti niteliğinde olduğunu unutmamalıyız.
|
|
| |
 |
Haber Puanlama |
 |
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 7

|
|
|
 |
|
|