|
Site İstastiği |
|
|
şu ana kadar 66239322 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
|
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 18/11/2024 04:17
HELAL VE TAYYİB DERDİ SİZDE NASIL HASIL OLDU?
Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
Damla damla oldu, çocukluğumdan itibaren… Yıl 1950, ben 12 yaşındayım. Benim memleketim Antalya, mutfağımız Akdeniz kültürüne sahip; dolayısıyla bizde yağ çok önemli. Öyle rastgele bir zeytinyağı değil halis zeytinyağı, şimdi sızma diyoruz. Tereyağımız da mutlaka köylülerin yaptığı tereyağı olacak, babam onu pazar yerinden alır getirirdi. Babam bir gün geldi “Yağcıların hiçbiri pazarda yok.” dedi. İkinci günü gitti, üçüncü günü gitti ama yağcılar yine gelmediler. Bunun üzerine Antalya’nın köyüne gitti, yağcısını buldu. “Neden gelmiyorsunuz?” demiş. Adamlar “Amca öyle insanlar peydah oldu ki kapımızdan tereyağını alıp parasını da peşin ödeyip gidiyorlar, şehre gelmemize gerek kalmadı.” demişler.
Tereyağını kimlerin topladığını çözemiyoruz; Şehre bakıyoruz şehirde tereyağı yok; hani şehirdeki bir adam toplasa şehirde satsa öyle bir durum da yok. Bekliyoruz nedir bu işin hikmeti diye. Üç dört hafta geçmeden Antalya’daki duvarların üzerine bir reklam yapıştırılmış. Afişte mankenlere köylü kıyafetleri giydirilmiş, ellerinde de beş kiloluk VİTA margarin tenekesi. Bundan sonra bizim yağımız bu, vay efendim şöyle sağlıklı böyle faydalı… Tamam dedi babam “Tereyağı muammasını çözdük. Bunlar bu yağı bize kabul ettirmek için köylünün elindeki yağı topluyorlar.”
Margarin bu şekilde Türkiye’ye girdi. Ondan sonra da köylünün elinden tereyağını alıp margarin verdiler. Köylüyü de margarine alıştırdılar, zavallıcık kendi ürettiği tereyağını yiyemez duruma geldi, çünkü fiyat farkı var. Diyelim ki tereyağı on lira ise margarin beş lira, bir kilo tereyağı veriyor iki kilo margarin alıyor. Devlet de destekliyor. Neden? Çünkü fabrika kurmuş… Bütün fabrika işçileri yemekhanelerinde tereyağı ve zeytinyağı yerine margarin kullanır duruma geldi.
Margarinin piyasaya çıkmasından üç beş sene sonra da zeytinyağında bir skandal patlatıldı. İki siyonist yahudi, köylülerden zeytinyağı toplamış ve ihraç etmiş. Sırf Türkiye’deki zeytinyağını kötülemek için tenekelere makine yağı karıştırarak ihraç etmişler. Avrupa’ya giden bu yağlar hemen Türkiye’ye iade edilmiş. Gazetelerde boy boy manşetler “İhraç edilen zeytinyağlarında makine yağı çıktı.” “Zeytinyağına makine yağı karıştırılmış, sakın zeytinyağı almayın…” Bundan daha kuvvetli bir antipropaganda olabilir mi? Bir anda zeytinyağı satışı durdu. Bütün üreticiler işlerini terk etmeye, hatta zeytin ağaçlarını kurumaya terk edecek duruma geldi. Böylece Türkiye zeytinyağı tüketmeyecek duruma getirildi ve margarinciler yerlerini perçinlediler.
50’li yıllarda Avrupa ürünü olan margarini toplumumuza kabul ettirmek için tereyağımız üzerinden oynanan oyunların ve yine 60’lı yıllarda da Avrupalı üreticilere rakip oluyor, margarinin yayılmasını engelliyor diye zeytinyağımız üzerinde benzer oyunlarla Türkiye ekonomisine darbe vurmaya çalışıldığını hatırlamak durumundayız. Özellikle hazırlanmış 500 ton (zehirli zeytinyağı skandalı) dâvâsının sanıkları olarak İzmir Sulh Ceza ve Ağır Ceza Mahkemelerinde sureta yargılanarak beraat eden Gomel-Zigna şirketinin sahipleri olan ve yüksek dereceli mason oldukları söylenen iki yahudi kardeş delil yetersizliği ileri sürülerek beraat ettirilmişlerdir?
O tarihlerde yeni bir şarkıyı meşhur etmeye çalışıyorlardı radyolarda. ‘’Zeytinyağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman’’. Bu güçler bir yandan margarini yurdumuza sokmaya çalışırlarken bir yandan önemli gelir kaynağımız zeytin ağaçlarımızı, zeytinyağımızı kurutmaya çalışıyorlardı. Bir yandan da tekstil bağımlılıktan bizi kurtaracak olan sümerbankın toplumdaki etkinliğini küçültmek için basma da fistan giyemem dedirterek yerli ürünümüzü alaya almaya çalıştılar.
Çocukluğumda gördüğüm önemli olaylardır bunlar…Hayatım boyunca bu olaylar devam etti ve devam ediyor.
|
|
| |
|
Haber Puanlama |
|
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 1
|
|
|
|
|
|