|
Site İstastiği |
|
|
şu ana kadar 66245662 sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003
|
|
|
|
| |
Gönderen:huseyin Tarih: 24/03/2016 03:50
HELAL VE TAYYİB BİR LOKMA İÇİN - HELAL VE TAYYİB BİR SERTİFİKALAMAYA İHTİYACIMIZ VAR!..
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve tayyib olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.(Sure2,Ayet168)
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz tayyib olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.” (Sure2,Ayet172)
Ey Peygamberler, tayyib olan taamlardan yiyiniz. İyi ve hayırlı işler yapınız. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim.” (Sure23,Ayet51)
Müslüman toplum uzun asırlar boyunca böyle bir gereksinme duymamış. Çünkü o dönemlerde bulundukları coğrafyalarda azınlık duruma düşmemişler. Kendilerine ait inançlarına doğrudan bağlı bir düzen iiçerisinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Fakat bugün bulundukları coğrafyalarda ister çoğunlukta bulunsunlar ister azınlıkta bulunsunlar kendilerine ait, kendi inanç sistemlerine bağlı bir devlet yapısından ve dünya hayatından yoksun oldukları gibi bulundukları toplumlarda da 3.sınıf muamelesi görmektedir.
Üstelik bütün dünyada kültürel, ekonomik ve siyasi bir güçle globalizim silahını yaygın hale getirmiş ve her tarafta egemen olmuş emperyalist bir güce rağmen, yüzıldır süren bu uygulamalarda müslüman toplumlar bütün engelemelere ve soy kırımlara karşı inanç sisteminden vazgeçmemişse, o halde inanç sisteminin devamında sigortaları durumunda olan helal ve tayyib yiyip içme, helal ve tayyib yaşamlarını sürdürmeleri imani bir sorumluluğu gerektirmektedir
Ülkemizde modernite adına bize dayatılan bu yaşam tarzının meydana getirdiği ve son yıllarda büyük artış gösteren kalp-koroner, kanser, yüksek tansiyon, astım, obezite, allerji, Alzheimer gibi hastalıklar da önem arz etmektedir.
Şu tespiti kesin çerçeve içerisinde ve açık kalplilikle yapmak zorundayız ki, İslam ümmetine musallat olmuş iki çeşit düşman bulunmaktadır. Bunlardan biri Kapitalisti ile, sosyalisti ile, hıristiyanı ile, yahudisi ile, budisti ile, putperesti ile dünyaya egemen olmaya çalışan şer güçler; diğer düşman ise, maalesef tohumları asırlar önce atılmış, ‘dinde ıslahat’ ‘dinde reform’ yaygarası peşinde bilerek veya bilmeyerek koşuşturan içimizdeki gafillerden oluşmaktadır. Bu düşman ne yazıktır ki dışımızdaki şer güçlerin işlerini kolaylaştırmaktadır.
Global dünyada yükselen değer olan İslam gücünü kırabilmek için düşman, askeri ve siyasi gücünü en acımasız, en zalimane şekilde uygularken; diğer yandan da İslam itikadını ve kendine dönme azmini zaafa uğratabilmek için içimizdeki gafilleri kullanarak ‘paralel müslümanlık’, ‘light İslam’, ‘ılımlı müslümanlık’ safsataları ile kendi inanç ve kültürlerinden oluşan ‘modernitelerinden’ kopmaları önlemeye ve dayattıkları yaşam tarzına devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Batı modernitesinin ortaya koyduğu sayısız planlarından biri de insanların boğazına hükmetmektir. Batı bu hususta muvaffak olmak için çok emek sarf etmiş, çok çalışmış ve neticede de hakikaten başarmış, insanların ve hatta hayvanların gıda üretimini adeta kontrolü ve tekeline almıştır.
Hayatın her safhasında tahrifat ve ifsat hareketinin bedbaht figüranlarını tv ekranlarında ve basılı medyada seyretmekteyiz. Evlilikte nikahı dini bağlardan kopartmaya çalışanlar, tesettürün önemini yok etmek için dini kullananlar, hadis ve sünnetten uzaklaştırmak için kitaptan ahkam uyduranlar, faizli alış verişlere izin verenler ve yediğimiz içtiğimiz gıdalarda, dayatılan moderniteye uymaya yönelik fetvalar verenler vazife başındadırlar. Peki biz Müslümanlar, bizler vazife başında mıyız?
|
|
| |
|
Haber Puanlama |
|
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 8
|
|
|
|
|
|