DEVLET HALKININ İNANÇ SİSTEMİNİ KORUMAK ZORUNDADIR
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    65390834
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    DEVLET HALKININ İNANÇ SİSTEMİNİ KORUMAK ZORUNDADIR


    Gönderen:huseyin Tarih: 12/07/2020 12:22
    konferans DEVLET HALKININ İNANÇ SİSTEMİNİ KORUMAK ZORUNDADIR
    (MECLİSTE GÖRÜŞÜLMEKTE OLAN GIDA KURULU KANUNU ÜZERİNE DEĞERLENDİRME)

    GİMDES BİLİM KURULU

    Bismillahirrahmenirrahim


    2005 yılında kurulan GİMDES’in amacı, toplumu bilinçlendirerek yediğine, içtiğine, tükettiğine dikkat etmesini sağlamak, büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizdeki tüketicilerin dinimizin emrettiği esas ve ölçülere uygun gıdalarla buluşmasına yardımcı olmak için yol göstermek olmuştur. Zira, gıdası Helalden olanın ameli de Helal ve makbul olur diye inanıyoruz.

    Bugünlerde TBMM’nin komisyonlarında görüşülmekte olan bir kanun teklifi, taslakta yazıldığı şekilde kanunlaştığı takdirde toplumu bilinçlendirmeye çalışan kişi ve kurumlar bu mühim vazifeyi yapamaz hale getirileceklerdir. Zira, söylenen her söz, yazılan her yazı veya verilen bilgiler “Yanıltıcı yayın” olarak değerlendirilebilecek. Bunun için de, söz konusu yayından etkilendiğini iddia eden firma, grup veya kişilerin şikayetçi olması yeterli olacak. Yayını gerçekleştiren medya kurumu, ortamla birlikte bilgiyi veren şahıs ve kurumlar söyledikleri için hesaba çekilip bilgilerinin doğruluğunu ispat etmeleri istenecek. Nihayetinde de konuyu incelemekle görevli olacağı düşünülen Bilim Kurulu’nun kararı geçerli olacak. Bu kurul, “yanıltıcı yayın” yaptığı değerlendirilen kişiyi çeşitli ağır para cezalarına çarptırabilecek ve yayının yapıldığı kurumun programlarını geçici olarak kapatabilecek.

    Kanunu düşünüp taslak hale getiren milletvekilleri, belli ki özellikle sosyal medya ile bazı TV programlarında bir çoğu asılsız söylentilerin bilgi kirliliğine yol açarak toplumu etkilediğini düşünmüş olmalılar. Bu konuda kısmen haklı oldukları söylenebilir. Çünkü gerçekten kerameti kendinden menkul bazı kimseler her konuda fikir beyan ederek kafa karışıklığına sebebiyet verebilmektedirler.

    Ancak Anayasa’nın 26. maddesi

    “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” demektedir.


    Devlet elbette üreticiyi de, tüketiciyi de korumak zorundadır ama bunu yaparken fikir hürriyeti,daha da önemlisi inanç hürrüyeti ihlal edilmemelidir. Aksi takdirde bu taslağın bir nevi sansür getirdiği söylenebilir. Zira konunun uzmanı dahi olsa fikir beyan etmek kişiler için “potansiyel bir tehlike” anlamına gelecek, yayın kurumları da daha baştan böyle bir “tehlikeyi” göze almak istemeyeceklerinden kendiliğinden sansür oluşacaktır.

    Birkaç örnek vermek konunun kolay anlaşılmasına yardımcı olabilir.

    Örnek 1: Bir uzman (hekim, beslenme uzmanı) tereyağının faydalı ve margarinlerden daha sağlıklı olduğunu dile getirdiği takdirde margarin üretimi ve ticareti ile uğraşan firmalar bu söylemden zarar gördüklerini ve ticari kayıplar yaşadıklarını söyleyebilir ve bu uzmandan şikayetçi olup kendisini zarara uğratabilirler.

    Örnek 2: Kolalı ve gazlı içeceklerin hiçbir faydası olmadığı ve insan bedenine çeşitli zararlar verdiği artık gün gibi aşikarken, sıradan bir vatandaş katıldığı bir TV programında bu tür içeceklerin zararlı olduğunu bir vesileyle söylese başı derde girebilecektir. Zira kolalı/ gazlı maddeyi üretenler bu ifadelerden maddi zarara uğradık deseler konuyu araştırmakla görevli Bilim Kurulu bu şahsın uzman olmadığını, dolayısıyla söz hakkı bulunmadığını düşünerek cezaya çarptırabilirler.

    Örnek 3: Bir anne, kendi blogu veya sosyal medya hesabında filanca marka mamayı bebeğine verdiğini ve bebeğin bir süre sonra kabız olduğunu veya kustuğunu, mamayı kestikten sonra normale döndüğünü söylese, mama üreticisi de bu yazıyı ilgili Bilim Kuruluna şikayet etse yine başına iş açmış olacaktır Zira kendisi uzman değildir ve bir tecrübesini paylaşmıştır. Ama Bilim Kurulu mama üreticisinden taraf olmak durumundadır. Çünkü o üretici anlı şanlı markası olan, şu kadar kişiye istihdam sağlayan ve ….. TL vergi veren bir kurumdur. Zavallı anne onlardan daha mı iyi bilecektir?

    Örnek 4: Yine bir beslenme uzmanı bir gazete makalesinde fast food, hamburger vb ürünler çocukların gelişimine katkı sağlamıyor ve obeziteye yol açıyor dese, onun da sesi kesilmelidir. Binlerce lokantası olup sayısız işçi çalıştıran bir fast food zinciri şikayetçi olduğunda bu beslenme uzmanının hayatı kaymış demektir. Çünkü fast food zinciri kendi bünyesinde yüzlerce veteriner, gıda mühendisi çalıştırdığını beyan ederek bu basit beslenme uzmanından şikayetçi olabilecektir.

    Örnek 5: Zararları bilindiği için birçok ülkede yasaklanan Monosodyum glutamat (MSG) hakkında bir yazı yazan bir gıda mühendisini, şimdilik mevzuatımızda yer almadığı için bu maddeyi ürünlerinde çekinmeden kullanan bir üretici tarafından şikayet edilebilecektir. Üretici, MSG için ülkemizde henüz bir yasaklama olmadığını ve bilimsel olarak zararların tespit edilmediğini söyleyerek kendini savunacak; mesleğini dürüstçe yapmaya çalışan ancak belki avukat tutmaya dahi parası bulunmayan gıda mühendisi yazdığına yazacağına pişman edilecektir.

    Örnek 6: Tanınmış bir din alimi katıldığı bir radyo sohbetinde evde annelerin hazırladığı yemeklerin daha sağlıklı ve itinalı olduğunu dile getirip bazı iş yerlerinde Helal olup olmadığı bilinmeyen çeşitli ürünlerin servis edilebildiğini ve Müslümanların dikkatli davranmaları gerektiğini öğütlese, belki de lokantacılar, kafeler, yemek firmaları bu hocayı şikayet edecek ve maddi manevi baskılarla yıldırarak susmasını sağlayabileceklerdir.

    Örnek 7: Geçtiğimiz günlerde ünlü bir profesör hekim, tavuk dönerinden iğrendiğini ve yenmemesi gerektiğini ifade etmişti. Zaten kanunun çıkış düşüncesi muhtemelen bu ve benzeri söylemlere dayandırıldı. Çünkü tavukçular derhal yaygarayı kopararak satışlarının %30 düştüğünü ve kayıplar yaşadıklarını söylediler. Taslağın kanunlaşması durumunda böyle bir konuşma olamayacak ve tavukçularımız meydanı boş buldukları için istedikleri gibi davranacaklardır. Halbuki, ülkemizde tağşiş vakayı adiyedendir ve gıda sektörünün bazı meşhur firmaları bile utanmadan, Allah’tan korkmadan diledikleri gibi hile ve üretim ve ticaret yapmaktadırlar. Kaldı ki, yaşanmış bu örnekte sadece tavuk etinin kg fiyatı ile tavuk dönerinin satış fiyatı kıyas edilse profesörün haklı olduğu ortaya çıkacaktır.

    Gıda sanayisi, hem dünyada, hem ülkemizde tamamen üreticilerin insafına bırakılmıştır. Toplumun bilinçlenmesinden rahatsız olan şirketler, bilimi zaten kendi çıkarlarına hizmet için kullanmaktadır. Kurdukları Güvenli Gıda platformlarında pek çok kolacı, biracı, domuz jelatinli, sağlığa zararlı katkı maddeli ürünler üreten sanayicileri birarada görebilirsiniz. Daha evvel görülmeyen alerjiler, artan kalp krizi, ani ölümler, obezite, kanser, şeker, damar tıkanıklığı gibi rahatsızlıklar modernitenin getirdiği endüstriyel gıdaların sonucudur. Pek tabii ki gıda sanayisi içinde, kendini korumak ve denetimsiz bir şekilde işine bakmayı düşünecek insanlar bulunmaktadır, bunun için de baskı grupları aracılığıyla kendilerini koruyacak düzenlemeleri, eskiden olduğu gibi, devletlerden talep edeceklerdir. Gıdanın çok etkili bir silah olduğu artık sır değildir. Özellikle çok uluslu olduğu söylenen şirketler anavatanlarının menfaatlerine hizmet edeceklerdir.

    Türkiye'nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi olan ve Kırmızı Kitap olarak bilinen belgede “Gıda arz ve güvenliği” ana maddelerden biri olarak yer alıyor.

    Yukarıda arzedildiği gibi GİMDES toplumun bilinçlenmesi için kurulduğu günden bu yana her türlü platformda binlerce faaliyet tertip etmiş, 15 yıllık bu gayretli çalışmanın neticesinde toplumumuzda Helal ve Sağlıklı olana bir talep başlamış; bu da üreticilerin Helal sertifikalı ürünleri üretmesine katkı ve imkan sağlamıştır. Bu gayretler, sadece ülkemizde değil yurtdışında imalat yapan ve Türkiye ile birlikte Müslüman ülkelere ürünlerini satmaya çalışan sayısız firmanın kendisine çeki düzen vermesine ve Müslümanların hakkı olan kalite ve standartta imalat yapmasının önünü açmıştır.

    Demek istiyoruz ki, kişilerin seslerini kesmek düzene değil, kaosa sebebiyet verebilir.

    Elbette önemli olan bilginin doğru ve güvenilir kaynaklardan alınmasıdır. Her ağzı olanın söylediği doğru değildir. Müslümanlar basiretlidir ve doğru ile yanlışı ayırırlar ve yanlışa itibar etmezler.

    GİMDES olarak dileğimiz, bahse konu kanun taslağının tüketiciyi koruyacak, düşünce ve beyan özgürlüğünü kısıtlamayacak ve tüketici üretici dengesinde tüketiciden yana tavır koyacak bir şekilde tadil edilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde geri çekilmesidir. Zira devletin temel görevi kişilerin maddi ve manevi hayatlarını korumaktır.

    Burada yeri gelmişken Helal Sertifikasının ehil ellerce verilmesi durumunda hem tüketicinin, hem de üreticinin haklarının korunacağını, insanımızın hakkı olan Helal gıdanın kitlelere ulaştırılmasının yolunun açılacağını da belirtmekte fayda var. Sözün özü, Helal sertifikalandırma hileyi, tağşişi engeller ve düzen getirir.

    NOT: Söz konusu kanun taslağının ilgili bölümü aşağıdadır:

    (SAYI: 2/2985 24/06/2020)

    “Gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda yanıltıcı yayın yapan kişilere, 20 bin liradan 50 bin liraya kadar idari para cezası verilecek.

    Teklifle, Radyo ve Televizyonları Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un, yayın hizmetleri ilkelerine ilave yapılıyor. Buna göre, yayın hizmetleri, ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen, gerçeğe aykırı nitelikte olamayacak.”

    konferans


     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 5
    Toplam Oy: 5


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.