GDOlu Ürünler için Türkiye Açık Pazar
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    65326586
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    GDOlu Ürünler için Türkiye Açık Pazar


    Gönderen:huseyin Tarih: 16/06/2008 14:36
    GDO Genetik Yapısı Değiştirilmiş Ürünler İçin Türkiye Açık Pazar!

    Ülkemizde, günlerdir Rusya’nın ilaç kalıntı bulgularına ulaşıldığı gerekçesi ile beş çeşit sebze ithalatını durdurmasının yankıları tartışılıyor.

    Halbuki bu tartışmanın yerine keşke günlük hayatımızın tamamını tehdit altında tutan genetik yapıları ile oynanmış ve hormonlu ürün, tohum ve katkı maddelerinin ithalatı üzerinde yoğunlaşmış olabilseydik.

    İnsanımızın sağlığı ve genetik güvenliği bakımından çok hayati önemi haiz olduğuna inandığımız bu konuda GIDA RAPORU olarak 2004 yılından beri kamu oyunu uyarma ve bilgilendirme çalışmalarını sürdürmeye çalıştık. Daha çok üreticinin menfaatini gözeterek geliştirilen gen transferi çalışmalarının sonuçları itibari ile geniş kitlelerin sağlık ve nesil güvenliğini tehdit edecek boyutlar arzettiğini çeşitli kaynaklardan aktarmalar yaparak duyurmaya gayret ettik.

    03.06.2004 tarihinde yayına aldığımız, GDOlu gıdalar yazımızda özetle

    “Son günlerde haber kaynaklarımız ithal edilen Genetik Gıdaları gündemimize taşıdılar.Olay,yıllardır anlatmaya çalıştığımız, ülkemizde istediği gibi at oynatabilen “Gıda Terörü”nün bir parçasından ibarettir.Yine aynı haber kaynakları günlerce,beyazlatma katkı maddeli unlarda ve bu unlardan yapılan ekmeklerden bahsettiler.Bu katkı maddelerinin kansorejen oldukları belirtildi.

    Sorumlu Bakanlığın yetkili Genel Müdürü açıklamalar yaptı.Bu katkı maddelerinin ve genetik Gıdaların ithalinin ve kullanımının yasak olduğunu,fakat buna rağmen ithalatının kontrol edilemediğinin,un ve ekmek üreticilerinin bu katkı maddelerini kullandıklarını.Genetik ürünleri kontrol edebilecek laboratuar alt yapısına sahip olmadıklarını ifade etti.

    Biz tekrar iddia ediyoruz ki bu “GIDA TERÖRÜ”nün sorumlusu devlettir, Kamu kurum ve kuruluşlarıdır. Yeterli denetim yapmaktan yoksundur.Bu da kâh personel azlığından, kâh teçhizat yetersizliğinden,kâh mevzuat noksanlığından kaynaklanmaktadır.Bu sebeple, Türkiye, sağlıksız gıda üretiminin, kaçak domuz çiftliklerinin, istenilen katkı maddelerinin,gıda maddelerinin,ilaçların ve kozmetik ürünlerin kılıfına uydurularak kolayca ithal edilebildiği, katkı maddelerinin bilinçsizce kullanılabildiği, bütün bu olumsuzluklara karşı, ha ha ha hi hi hi gününü gün eden Müslümanların yaşadığı bir garip memlekettir.” dedikten sonra genetik yapı değişikliklerinin riskleri üzerinde şu açıklamaya yer verilmişti;

    “İNSAN SAĞLIĞINA YÖNELİK POTANSİYEL RİSKLER VAR MIDIR ?

    GM gıdalarının güvenirliliği üzerinde yoğun araştırmalar sürdürülmektedir.

    a. doğrudan sağlık üzerindeki etkiler,
    b. alerjik reaksiyonları provake eğilimleri,antibiyotiklere karşı direnç oluşturması
    c. zarar vericilik veya beslenme değeri üzerindeki özel etkenler,
    d. eklenen genin kararlılığı,
    e. genetik değişiklikle ilgili olarak beslenme değerlerine etkiler,
    f. gen girişinden dolayı oluşan istenmeyen etkiler.

    İNSAN SAĞLIĞI İÇİN BAŞLICA ENDİŞE VERİCİ SORUNLAR NELERDİR ?

    Üç konuda insan sağlığının tehdit edildiği tartışılmaktadır.

    1.Alerjik reaksiyonları tetiklemesi,
    2.Genlerin insan vücuduna transfer olması,
    3.GM’ li fidanlardan,doğal ortamda geleneksel ürünlere gen hareketi ( OUTCROSS)”

    Daha sonra 10.08.2005 tarihinde genetik yapısı değiştirilmiş ürünler yazımız yayına girmiş. Bu yazımızda da özetle,

    “03 Haziran 2004 tarihinde sitemizde yayınladığımız “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Gıdalar” yazımızdan yaklaşık 14 ay geçmiş olmasına rağmen, ithal yolu ile ülkemize giren genetik yapısı değiştirilmiş ürün, tohum ve katkı maddelerindeki kaos halen devam etmektedir. Kamu oyunda, bir çok STK larda konu tartışılmakta, ancak henüz bir çözüm ortaya konamamıştır. Bazı internet siteleri ise GDO’lu ürünlere BOYKOT çağrıları yapmakta. Neyi?Nasıl? ve Kiminle?kontrol edeceğimizin alt yapısı, henüz ülkemizde kurulmamışken bu BOYKOT çağrıları ne işe yarayacaktır? Bugün tohumlara, gıda ürünlerine ve katkı maddelerine GDO var veya yok testi bile yapılamayan TÜRKİYE’de gerekli teknik ve bilimsel altyapı sağlanamadıkca, bütün herkes HAYIR! diye bağırsa ne yazar?” diyerek ülkemizdeki vurdumduymazlığa vurgu yapmaya çalıştık. Önümüzde buzdağı gibi duran ve suyun içinde kalan kısmı ile çokbüyük risk ve tehlikeler arz eden katkı maddelerindeki genitik ürünler için şu uyarıyı yapmaya çalıştık;

    “Gıda Katkı Maddelerinde Durum Nedir?

    Gıda Katkı maddelerinden: E101Riboflavin, E150Karamel, E153Carbon black, E160Lycopene, E161Cryptoaxanthin, E306Tocopherol, E307Alpha-tocopherol, E308Gamma-tocopherol, E309Delta-tocopherol, E322Lecithin, E415Xanthan gum, E471Mono ve diglyceridler, E472Mono ve diglyceridlerin asetik asid esterleri, E473Yağ asitlerinin sucrose esterleri, E475Yağ asitlerinin polyglycerol esterleri, E476Polyglycerol polyricinoleate, E479, E491Sorbitan monostearate, E620Glutamic asit, E621Monosodyum glutamat, E622Monopotasyum glutamat, E623Calcium diglutamat, E624Mono amonyum glutamat ve E625Magnezyum diglutamat’ın çoğunluk GDO ‘lu olarak üretildiğini ithalatçılarımızdan, gıda üreticilerimizden ve denetimle yükümlü insanlarımızdan kaç kişi bilmekte ve dikkat etmektedir? İthal edilen GDO’lu peynir mayaları, yoğurt enzimleri ne derece kontrol edilebilmektedir?

    Konu üzerinde araştırmalarını sürdüren Bilim Kurulları, GDO’lu ürünlerin insanların bağışıklık sisteminde, santral sinir yapısında tahribatlar yapabileceği, mikroplu hastalıklara karşı kullanılcak antibiyotiklerin etkinliğini azaltabileceği, kanser ve allerjik reaksiyonlara neden olabileceği üzerinde ısrarla durmaktadırlar. Bir ilacın bile insanlar üzerinde yaygın kullanılabilmasi için 20-25 yıllık çalışmalar gerektirdiği halde, henüz 1996 ‘larda ortaya çıkan ve beraberlerinde pek çok rizki taşıyan GDO’lu ürünleri insanlara ,bilgilerinin dışında kullandırmak için gösterilen bu aceleci tavır bütün tüketicileri, sağlık ve denetim birimlerini düşündürmelidir.

    GDO’lu bitkiler, doğada yetişen diğer bitkilerden farklı olarak, genomlarında kendi türlerine ait olmayan genleri taşıdıklarından, bu bitkilerin yetiştirildiği ülkelerde, başta sağlık olmak üzere, çevre ve sosyo-ekonomik yapı üzerinde önemli riskler söz konusu olmaktadır.”

    28.12.2006 tarihinde yayına sunduğumuz genetik yapımız yazımızda ise çok önemli bir konuya DNA yapımızı değiştirmeye çalışan düşman çevrelerin oyunlarına dikkat çekmeye çalıştık;

    “İnsanlığın gelişimi için yürütülen tüm çabalar egemen güçlerin ellerinde tutulduğu için bu gelişimi egemenler yani kapitalist’ler kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadırlar.

    Bedenlerimizde bulunun DNA ve RNA’ları nasıl kontrol altına alıyorlar da bizlerin kendi istedikleri gibi bir toplum olmamızı sağlıyorlar. Yani tepkisiz vurdumduymaz ve sadece kendisi için yaşayan çevresine bakmayı bile unutan bir toplum haline nasıl getiriliyoruz?

    Tabiî ki genlerimizle oynayarak bizleri yaşama sağırlaştırdılar. Şimdi soracaksınız genlerimizle yani DNA’larınızla nasıl oynuyorlar? Ülkemizin insanlarından alınan kan örneklerindeki hücreleri inceleyerek DNA’larımızı yanıltacak virüsler üretiyorlar ve bunları bize paramızla satıyorlar, nasıl mı? Sokaklarımızın en ücra köşelerine kadar giren İngiliz Firmasının ürettiği Cipsleriyle, Fransız Yahudi Firmasının patentli yoğurtları ile, Alman patentli yumuşak şekerlemeleri ile ve Süper marketlerden mahalle bakkalına kadar ücretsiz Stantlar kurarak ve Stantları bir kereye mahsus ücretsiz ürünleriyle doldurarak, daha sonra damağa bıraktıkları tatla kendini arattıran pekçok ürünleri ile, rahatlıkla bedenlerimizi kontrol altında tutabilirler.

    Sadece cipslerle mi, yoğurtlarlamı, şekerlemelerle mi bu işi yapıyorlar? Hayır! mesela Kola, enerji içecekleri gibi bir çok sıvı içeceklerle de DNA’larımızı yanıltarak asıl üretici olan RNA’ya yanlış bir hücre göndermesi sağlanabilir ve RNA, DNA’dan onay alan hücrelerin yararını zararını düşünmeden sürekli yanlış hücreyi üretmeye başlar . Aynı şu an bize ne derlerse kabullenip yaptığımız gibi.”

    14.04.2007 tarihinde, bu defa gdolu mısırlar yazımızı yayınladık. Bu yazımızda da özetle;

    “GDOlu tarıma ve gıdalara gosterilen tepkilerin giderek arttığı, diğer yandan ekolojik üretim süreclerinin kalkınmada öncelikli faaliyet alanları olarak dile getirildiği bu günlerde, konuya bilimsel ve teknik açıdan yaklaşmak zorundayız.

    Yapılan araştırmalar dünya piyasalarındaki ilgili gıda ürünlerinin %70’ nin GDO veya GDO’dan elde edilmiş yan ürünlerle bulaşık olduğunu işaret etmektedir.Daha endişe verici olan, daha önce de bahsettiğimiz gibi tam segregasyon sağlama zorluğundan doğan “istenmeyen bulaşmadır”. İngiltere’de sağlık ürünleri satan mağazalardan alınan numulerle yapılan bir incelemede, ‘GDO içermez’ veya ‘Organik’ etiketi taşıyan ürünlerin %40’ ında GDO kalıntısı tespit edilmiştir.Uzmanlar, AB’nin ürünlerde eşik değer olarak belirlediği %0.9 luk oranın mevcut üretim yöntemlerinde bir iyileştirme yapılmaz ise tutturulamaz olduğuna dikkat çekmektedirler. Diğer yandan tohumlar için belirlenen eşik değerler daha da düşük ve öyle görülüyor ki biyogüvenlik tedbirleri sadece ülkeler değil bölgeler ve hatta dünya ölçeğinde yürürlüğe sokulmaz ise bu oranlar da tutturulamayacaktır. Bu ne demektir ? Gerekli tedbirler alınmaz ise siz isteseniz de istemeseniz de, izin verseniz de vermeseniz de GDO’lar konvansiyonel ve organik üretim kanallarınıza bulaşacak demektir! Avrupa’da bu tartışmalar yaşanırken, ülkemizde konu tamamen sahipsiz ve alabildiğine karanlık bir uygulama içerisinde gözükmektedir. Dünyada üretilen soyanın %80”i GDO’lu, mısır, kolza, kanola, yem, pamuk ve pek çok gıda katkı maddelerini ithal ettiğimiz ülkeler dünyanın en büyük GDO üreticileri olduğu bilindiği halde bu ürünleri kontrol edebilecek alt yapıdan yoksun bir TÜRKİYE var karşımızda.

    Türkiye’de tüm ürünlerin dışalımı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan kontrol belgesi alınması koşuluyla serbesttir. Türkiye ABD ve Arjantin’den gıda ve yem amaçlı kullanılmak üzere önemli miktarda mısır ve soya fasulyesi dışalımı yapmaktadır. 2003-2004 sezonunda sadece ABD’den alınan mısır bir milyonyüzbin tonu geçmiştir. Toplam ithalat ise bir milyon beşyüz bin tona yakındır. Soya dışalımı ise 800.000 tona yakındır. 2003 yılı rakamlarına göre dışalım değerleri mısırda 277 milyon USD, soyanın ise tamamı 227 milyon USD olarak belirlenmiştir. Türkiye’de bu iki bitkiye ilişkin alım değerlerinin son yıllarda önemli düzeyde arttığı görülmektedir. Öte yandan, dış ticaret verilerinde, başta mısır ve soya olmak üzere, GDO’lu ürünlerin dış alımına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, bu ürünlerin alındığı ülkelerde GDU’lu bitki üretiminin çok yaygın olması, dışalımı yapılan bu ürünlerin de GDO’lu olabileceğini akla getirmektedir. Ülkemizde GDO’lu ürün analizi yapabilecek laboratuarların bulunmaması ve dışalımın satan ülkenin bildirimine göre yapılması, dışalımı yapılan, özellikle mısır ve soya başta olmak üzere bazı ürünler hakkında kuşkulu bir ortam oluşturmaktadır.”

    Son olarak, 12.04.2008 tarihinde yayına soktuğumuz kanola yağı yazımızla da kolza tohumunun genetik yapısı değiştirilerek elde edilen kanola tohumları etrafındaki tehlikeleri dile getirmeye çalıştık.

    Kapitalist sermaye çevrelerinin dayatmaları ile uluslararası büyük bir felaket olarak gelişen hormonlu ve GDO’lu ürünleri tüketmeye devam eden insanlarda baş gösteren cinsel sapmalar dikkat çekmeye başlamıştır. Bu gıdaların erkeklerde kadınlık, kadınlarda da erkeklik hormanlarını artırarak, toplumda kadınsı erkeklerin ve erkeksi kadınların sayılarında gittikçe artış meydana getirdiği ifade edilmektedir.

    Dünya, daha çok kazanma hırsı ile gözü dönmüş uluslar arası çetelerin doğayı zorlayan, ekolojik dengeyi altüst eden bu genomik macerasının kurbanı olmaya daha ne kadar devam edecek?



     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 5
    Toplam Oy: 64


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.