FAST FOOD YİYECEKLERE KARŞI SAVAŞ AÇILMALI
Hoşgeldiniz: Gıda Raporu - Yediklerimiz İçtiklerimiz Helal mi?
ANA SAYFAHELAL-HARAME KATKI MADDELERIZIYARETCI DEFTERI
URUNLERDE KATKI MADDELERIYENIDEN GIDA RAPORUSIK SORULAN SORULARNEDEN UYE OLMALIYIZ?


· Ana Sayfa
· En çok okunanlar
· Konular
· Makale Arşivi
· Site İçi Arama
· Sitemizi Tavsiye Edin
· İrtibat / Eleştirileriniz
· Ziyaretçi Defteri

RADYO GIMDES

Dergi Abonelik

Son Çıkan Kitaplarımız
Helal Lokma kitabı

EDITOR'DEN
  • Bu Site Niçin kuruldu?
  • G?da Raporu Kitab? Hakk?nda
  • Muhterem Ziyaretçilerimiz!
  • Üretici, ?thalatç?, Sat?c?, Kamu Yöneticisi ve Tüketicilerimize Duyurudur
  • G?da Günlü?ü Hizmetinizde
  • Domuz Tart??mas?
  • Okuyucu Sorular?na Cevab?m?z

  • Site İstastiği
    şu ana kadar
    65327404
    sayfa izlenimi aldık. Başlangıç: 01/02/2003

    Reklamlar

    Çocuk Egitimi

    Helâl Erleri

    YASAL UYARI

     

    FAST FOOD YİYECEKLERE KARŞI SAVAŞ AÇILMALI


    Gönderen:huseyin Tarih: 15/03/2006 11:00
    Bizim dışımızda, güya MODERN etiketi ile bize dayatılan ve bizim de farkında olmadan kabullendiğimiz “YENİ YAŞAM TARZI”’nın, toplumumuzda oluşturduğu sağlık problemlerini dile getiren ve Yiyecek İçecek Sektöründe Yöneticilik yapan Anıl ERGÖZ kardeşimiz tarafından hazırlanan bir çalışmayı dikkatinize sunuyoruz.
    GIDA RAPORU

    FAST FOOD YİYECEKLERE KARŞI SAVAŞ AÇILMALI

    Biz coğrafya olarak koroner kalp hastalıkları açısından çok şanssız bir toplumuz. Çünkü genetik yapı olarak koroner damar hastalıklarına çok yatkınız. Ayrıca mutfağımız çok ağır. Mutfak halledilebilir, iyi bir eğitimle, iyi bir tanıtım programıyla insanlara sağlıklı beslenme öğretilebilir. Amerika'da bu ciddi bir şekilde ele alındı. Birçok eyalette sigarayla savaş kampanyası gibi, kötü beslenmeye, hamburger beslenmesine karşı ciddi programlar geliştirildi ve insanlar obeziteye ve kötü beslenmeye karşı uyarılıyor. Ama genetik için böyle bir şansımız yok. Biz Türkler HDL denen yararlı kolesterolü çok düşük olan bir toplumuz. Almanya'da 3. kuşak çocuklarımızda yapılan bir araştırma var. Almanya'da doğmuş, Alman gibi yaşayan onlar gibi beslenen, onlar gibi spor yapan Türk çocuklarının da HDL oranlarının çok düşük olduğu görüldü. İşte burada genetik sorunu yaşıyoruz. Bu da önümüzdeki 15-20 yıl içinde çözülecek. Doğacak olan çocukların damar sertliği genleri alınacak dolayısıyla insan ömrü çok uzayacak. Damar sertliği daha geç gelecek. Damar sertliğini kesinlikle ortadan kaldırmak imkânsız ama geciktirebileceğiz, yavaşlatabileceğiz. İnsanın doğumuyla birlikte damar sertliği başlıyor. Ama bazı insanlarda bunun hızı çok farklı. 65-70 yaşında bir insanın damarlarında sertlik olması çok doğal bir seyir. Ama 45 yaşındaki insanın enfarktüs geçirip ölmesi bir facia. Burada hastalığın ilerleme hızının farklı olduğunu görüyoruz. Hızla ilerleyen bir damar sertliği var. GENÇ İŞADAMLARI KENDİLERİNE ÇOK DİKKAT ETMELİ. Bunu hızlandırıcı nedenlerin başında genetik, erkek olma ve sigara içme geliyor. Son yıllarda sigaranın yanına bir de stres eklendi. Özellikle 40-50 yaş arasında hayatının yükselme dönemini yaşayan iş adamlarında bunu ciddiyetle görüyoruz. Yeni iş kuruyorlar, bilgi becerilerinin üzerine yatırım yapıyorlar, ekonomik kriz de buna eklenince ortaya çıkan ağır stresin bedelini kalpleriyle ödüyorlar. Onun için genç işadamlarına tavsiyemiz, bilgi ve becerilerinin üzerinde yatırımlara kalkışmasın- lar, özellikle bu ekonomik kriz dönemlerinde ciddi borçlanmalara girmesinler. Evlerine gelen icra değil, kalplerine gelen icra çok daha kötü. FAST FOOD YİYECEKLERE KARŞI SAVAŞ AÇILMALI Kalp hastalıklarıyla ilgili önlemleri almaya ne zaman başlamalıyız? 10 yaşından itibaren. Çünkü 10-12 yaşına kadar büyüme dönemindeyiz. Çok iyi beslenmek zorundayız. Yağları da yakabildiğimiz dönem bu yaşlar. Ama 10-12 yaşından sonra bir şekilde sağlıklı beslenmeye başlamak zorundayız. Diyet itici bir söz olduğu için kullanmıyorum. Ama sağlıklı beslenme daha farklı. Özellikle aile hikâyesi olan çocuklarımıza 10 yaşından itibaren katı yağ vermemeliyiz. Hiçbir şekilde tereyağ ve bilhassa margarin yağı ekmeğe sürüp vermemeliyiz, yemeklerinde kullanmamalıyız. Mutfaklarda mümkün olduğu kadar sıvıyağ (Zeytinyağı, mısırözü yağı, ayçicek yağı gibi) kullanmamız gerekir. Zaman zaman piyasaya çıkan yeni yağlar var. (soya yağı, fındık yağı, ceviz yağı gibi) Bu yağlarla ilgili de ileride araştırmalar yapılacak. Özellikle soya yağının çok iyi olduğu söyleniyor. Ancak ihtiyatlı olmakta fayda var. Sigaranın üzerine "Sigara sağlığa zararlıdır" diye yazılar yazılıyor. Bu ülkede bu yazının yazılması 25 yılı aldı. Ben inanıyorum ki, bu ülkede fast food dükkânların üzerine de "Fast food sağlığa zararlıdır" yazısı yazılmalıdır. Toplumda ne yazık ki fast food'a çok daha fazla yönelme var. Hemen hemen her yerde fast food dükkânları var. Fast food'un özelliği alışkanlık yapması. Çikolata gibi. Nasıl çikolata yiyen çocuk alışıyorsa, fast food da aynı şekilde. Bir hamburgerde bulunan iç yağı oranı yüzde 60. O iç yağının verdiği lezzetin tadı gizli bir alışkanlık yapıyor. Sigara gibi. Çocuk bir tane hamburger yerse ondan sonra hep hamburger istiyor. Çünkü ciddi bağımlılık yapan bir beslenme şekli. Ayrıca ucuz, kolay ulaşılabilir, her an temin edilebilir. Annelerin de kolayına geliyor, sabah kahvaltı hazırlamaktansa cebine para koyuyor hamburger alıyor çocuk. Öğlen okulda çıkan servis yemeği yerine hamburger almayı tercih ediyor. Bunu ancak eğitimle halledebiliriz. Peki bu işte sadece hamburgerler mi suçlu? Kebapların, pidelerin hiç suçu yok mu? Önce çocukları suçluyoruz. Sonra sıra anne-babalara geliyor. Mangal kebap hikâyesi de çok ciddi bir sorun. Özellikle Güneydoğu Anadolu mutfağımızda koyun etiyle yapılan kebaplar var. Koyun eti özellikle iç yağı açısından çok zengin. Büyüklerin beslenmesinde kesinlikle tavuk, balık, hindi gibi etlere yönelmek gerekiyor. Çok geç kalınmış olmasına rağmen zararın neresinden dönülse kârdır düşüncesiyle mutfaklara kırmızı eti haftada bir defa sokmalıyız. (Dana eti olmalı ve iyi ızgara edilerek yağları çok iyi eritilmiş olarak tüketilmeli) Mangalda pişmesinin sakıncası var mı? Mangal olmasının kalp sağlığı açısından sakıncası yok. Aslında daha da iyi, Çünkü yağlar eriyip akıyor, ama mangalın da kanser açısından bir takım sakıncaları olduğu yönünde yayınlar var.

    Kaç yaşından itibaren kalp sağlımızla ilgili kontrollere başlamamız gerekiyor? Bunun tek bir cevabı yok. Kadın için ayrı, erkek için ayrı, aile hikâyesi olan ve olmayan için ayrı olduğunu görüyoruz. Eskiden kadın ve erkekleri ayırıyorduk. Bu ayrım artık kalktı. Çünkü erkeklerle kadınlar arasında ayrım kalmadı. Kadınlar artık erkekler kadar sigara içiyor, erkekler gibi çalışıyorlar, erkekler kadar stresliler, doğum yapmıyorlar, iyi beslenmiyorlar. Bunun için 40 yaşından sonra herkesin yılda bir kez kalp yönünden check-up yaptırması uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. Bu check-up sırasında mutlaka kan yağları, kan şekeri kontrol edilecek, EKG çekilecek, efor testi yapılacak ve bir akciğer filmi çekilecek. Eğer aile hikayesi varsa, yani anneden, babadan, dayılardan, amcalardan, hala ve teyzelerden 35-40 yaşında hayatını kaybetmiş insanlar varsa, o zaman 10 yaş aşağıya inip, 30 yaşından itibaren kadın veya erkek herkese mutlaka bir kez efor testi yaptırmamız gerekiyor.

    KALP HASTALIKLARI ÜLKE EKONOMİSİYLE PARALEL BİR ÇİZGİ GÖSTERİYOR.
    Kalp hastalığına sahip olmamak için nasıl bir yaşam stili oluşturmak gerekiyor? Artık 6 bin yıl önceki insanlar gibi yaşama şansımız yok. Doğanın içinde stressiz bir hayat yok. Modern yaşamının temeli adrenalin, adrenalinsiz yaşayamıyoruz. Ama adrenalini en alt seviyede tutmak zorundayız. Modern yaşamda başarının en büyük etkeni adrenalinin yüksek olması, sürekli hareket, sürekli hızlı düşünme, çabuk karar verme... Ama bunların hepsi kalp hastalığını hızlandırıcı faktörler. Tabi ki stresi sıfırlayamayız ama stresi en aza indirmek zorundayız. Bunu yaparken de bilgi ve becerimiz düzeyinde kalmalıyız. Daha fazlasına yatırım yapmamak gerekir. Yani modern yaşam bizim kalp sağlığımızı yakından ilgilendiriyor. Yapılan ciddi bir çalışma var. Bunda ülkenin ekonomisiyle birlikte 50 yaş altındaki hasta sayımız çok doğru orantılı. Ülke ekonomisinin kriz dönemlerinde 50 yaş altında kalp hastası sayısı daha fazla. Bu da gösteriyor ki, ekonomik kriz kişilerin kalbine de kriz getiriyor

    Anıl ERGÖZ
    Yiyecek İçecek Sektöründe Yönetici

    Kaynakça: Doç.Dr.Kemal Yeşilçimen. Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?


     
    Haber Puanlama
    Ortalama Puan: 4.36
    Toplam Oy: 47


    Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

    Kötü
    İdare Eder
    İyi
    Çok İyi
    Mükemmel



    Seçenekler
    Bu Haberi Arkadaşına Gönder  Bu Haberi Arkadaşına Gönder

    

    Gıda Raporu 2003-2017
    1024x768 Ekran Çözünürlüğünde Tasarlanmıştır
    RSS
    Her Hakkı Saklıdır İzinsiz Alıntı Yapılamaz.