Amerikan kökenli Aloe veralı ve benzeri herbal ürünlerle ilgili uzun zamandır sitemizde çeşitli irdeleme haber ve makaleleri yayınlandı. Bir önceki haberimizde Sağlık ve Tarım Bakanlıklarının aldığı bir kararla satış ve ithalinin yasaklandığı bildirilmişti. Bu yasaklama sonrasında bir internet gurubuna gönderilen mesajları, önemine binaen ve halen olayın önemini kavrayamayan kardeşlerimizi bilgilendirme düşüncesi ile sitemizde yayınlamayı uygun gördük.
GIDA RAPORU
Merhaba Arkadaşlar
Sağlık Bakanlığının talebi üzerine, Tarım Bakanlığı Tarafından Aloe vera (Aloe barbadensis Mill.) dahilen kullanımda yasaklanmıştır.
Türkiye’de ithal olarak satılan ürünler haricinde kaçak olarak getirilen Aloe veralı ürünler de mevcut. Bunlarla birlikte içinde aloe vera(Sarısabır) olan fakat hiç birinin izni olmayan "İsveç Şurubu" gibi ürünler de mevcut.
Tarım Bakanlığı sadece ithalat izni vermiş olduğu ürünleri yasaklamış durumda, peki kaçak yollarla yurdumuza giren ve izinsiz olarak üretilen bu ürünleri kim denetleyecek. Bu ürünler gerçekten zararlıysa (Dünya Sağlık Örgütü Zararlı Diyor) Sadece ithalatı önlemekle tüketici korunmuş olmuyor. Her aktarda nerede ise bir Aloe vera köşesi bulunmakta (Bir kısım ürünlerde "Sarısabır" olarak adlandırılmakta) ama nedense kimse bu konuda denetleme yapmamaktadır. Sanırım bu işin çözümü Türkiye’de bu denetimleri Dünya Sağlık Örgütüne yaptırmak.
Saygılarımla.
N.C.
Her hafta toplantılar düzenleyip koli koli satıyorlar ne yazık ki, duyduğum kadarı ile FDA onaylı olduğunu iddia ediyorlarmış ürünlerin. Oysa bunların haricen kullanımı neyse ama içilmesi özellikle bağırsaklarda emilimi olmadığı için ciddi sorun yaratacaktır. Kimse zarar görmeden engellenmesi umuduyla.
Dys
Merhaba,
Aloe vera'lı ürünlerde haksız kazanç elde edildiği düşüncesindeyim. İnsanları kandırıp laf bolluğu ile para kazanıyorlar. Mucizevi çözümler üretiyorlar. Aldıkları eğitim bir yana ne gıdanın yapısı ne de ürünlerin sağlık üzerine etkilerinden haberleri var. Ülkemiz nedense hep geriden takip ettiği için bu gibi ve binlerce olay gibi zaman içinde gerçek doğru ortaya çıkar umarım.
Sevgiler...
A.Y.
Hacettepe Üni.
Aloe verali ürünlerin dozajında kullanıldığı sürece her bitkide olduğu gibi faydası vardır. Ancak uzun süreli kullanımda faydasından çok zararı görülecektir. Yanlış olan ithalatçı firmaların çok satış yapma amacıyla insanlara doğru bitkileri iletmemesidir.
Yapraklardan çizme sonucu elde edilen usare (Aloe), Antrakinon türevi (%15-40 Aloin (Barbaloin) içermektedir.
Etki ve Kullanılışı: Kuvvetli müshil olarak kullanılmaktadır.
Dozaj: Müshil etki için 0.05-02g/gün. 2 Haftadan fazla kullanılmamalıdır.
Yan Etkileri, geçimsizlikleri, Kontrendikasyonları: Kronik ve hatalı kullanımdan dolayı elektrolit dengesi alt üst olur, K (potasyum) yetmezliği, albuminüri (İdrarla albumin çıkarma) ve hamatüri (Kan işeme) görülür. Barsak cidarlarının tahribine neden olur. Uterus (Rahim) kasılmalarını uyardığı için hamilelikte kullanılmaz. Emzirme sırasında sütle atılım nedeniyle bebeklerde müshil etki oluşturur. Kanlı ishal, böbrek tahribi, barsak tıkanması, ülseratif kolik, mide ağrıları, hamilelerde düşük veya prematüre doğum olabilir.
Ayrıca kolorektal kansere yol açabilir. Kanserle ilgili daha detaylı bilgiyi bu yayından bilgi edinebilir. (Siegers CP et al. Anthranoid laxatives and colorectal cancer. Trend in Pharmacological sciences, 1992, 13;229-231).
Arkadaşlar Merhaba,
Bakıyorum da herkes ne kadar duyarlı olmaya başlamış. Ama araştırmadan incelemeden herkes yargılamayı çok seviyor. Aloe Vera insanların hayatına ne çabuk girdi. Demek ki reklamın iyisi ve kötüsü olmuyor. Ama hepimizin dikkat etmesi gereken nokta şu ki hangi aloe vera kullanılmalı?
Öncelikle yaprak kabuğu kullanılmayan aloeveralar kullanılmalı. Çünkü yaprakta aloin maddesi var ve laksatif etki yarattığı gibi mikroorganizmaların da oluşmasına yol açıyor.50 ppm in altında aloin değeri olan aloevera lar tercih edilmeli. Acaba yaprak kabuğunu kullanmayan firmalar var mı?
Madem bu bitkiyi üreten tüm firmaların ürünleri zararlıydı da neden 4 yıldır satışına izin veriyorlardı Türkiye'de.
Aslında tüm amaç 28 yıldır dünyanın 107 ülkesinde faaliyet gösteren ve yıllık 2 milyar doların üzerinde ciro yapan firma hedefti burda. Çünkü Türkiye'de azımsanamayacak sayıda insana istihdam yaratıp yıllık 30 milyon dolar gibi bir ciro yapmıştı bu firma.
Dünya devi ülkelerde yasaklanmayan bu ürün acaba Türkiye'de neden bir anda gündeme oturmuştu. Eminim ki birilerine dokundu tüm bu gelişmeler.
Bakalım önümüzdeki günlerde bizi neler bekliyor hep beraber bekleyip göreceğiz. Bu arada ben 2 yıldır aloevera içiyorum ama ölmedim.Hiç bir yan etkisini dahi görmedim.
Sevgi ve bilgiyle kalın.
Ben de 1 senedir dahilen ve haricen kullanıyorum, kullandırdım. Güzel gelişmeler yaşadık, ama herhangi bir yerden herhangi aloe ürünü değil. Sağlık bakanlığı ve bakanlıklardan onayı olan, 106 ülkeyi aşkın Avrupa ve ülkelerin sağlık bakanlıklarından da onayını almış, who , aloe bilim konseyi onaylı,.... , firmanın ürünlerini kullandık biz. Yaprağını değil sadece faydalı jelimsi kısmını arge çalısmalarına esasen kullanan firmanın ürünlerini.. Araştırın arkadaşlar, yurtdışından. Türkiye’de maalesef bazı şeylere ticari kaygılar yön verir. Bal da keza, tavuk, domates, .. Hepsi kötü örneklere kurban gidiyor Ülkemizde. faydasız olduğundan değil. Uygunsuz üretildiği ve işlendiği için.
İyi çalışmalar dilerim, sevgiler ps.
Değerli Grup Üyeleri,
Konunun aromaterapi ile doğrudan ilgisi olmasa da Nilay hanıma konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ederim. Aloe vera bir tıbbi bitkidir. Yapraklarının en dıştaki ince epiderma dokusunun altında bulunan parenkima dokusundan elde edilen jel Aloe vera jeli olarak bilinir. Bu jelin yapısında polisakkaritler bulunur. Bu iki doku arasındaki iri perisiklik hücrelerde ise terkibinde müshil etkili antrakinonlar ihtiva eden bir usare vardır....Yaprak kesildiğinde jel ve usare birlikte kendiliğinden akar. Akan usarenin toplanması ve ısıtılarak suyunun uçurulması sonucu elde edilen reçinemsi koyu sarımsı kahverenkli parçalar halindeki katı madde "sarısabır" (aloes) adıyla bilinir. Jel üretimi için kullanılan Aloe bitkisi bir tarım ürünüdür ve yapraklarında hemen hemen hiç antrakinon içermez. Kozmetik ürünlerin terkibine giren jel kurutulmadan olduğu gibi kullanılır. Tartışılan bu üründür. Bu ürünün kozmetik preparatlarda veya olduğu gibi dıştan sürülerek cilt üzerinde kullanımı yararlıdır. Zira, bu jel yara ve yanık iyi edici özelliktedir. Cilt üzerinde yumuşatıcı, gençleştirici özelliklere sahip olduğuna dair veriler mevcuttur. ANCAK, bu jelin dahilen kullanımına dair ciddi bilimsel yayın olmadığı gibi şeker hastalığı, kanser, karaciğer hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları ve sedef gibi hastalıkları iyileştirdiğine dair hiç bir klinik çalışma mevcut değildir. Bu konudaki iddialar polisakkaritlerin bağışıklık sistemini güçlendirdiğine yönelik genel inanıştan kaynaklanmaktadır. Dünya Sağlık Teşkilatının (WHO) 2 yıl önce yayınladığı monografta da Aloe vera jelinin dahilen kullanımı tavsiye edilmemekte, aksine mikroplar için iyi bir vasat oluşturduğundan dahilen kullanımının doğru olmadığı ifade edilmektedir. Bana getirilen ağrı kesici olduğu iddia edilen bir Aloe vera jelini kokladığımda metil salisilat koktuğunu gördüm. Aloe vera jeli kokusuz olduğu için wintergreen (Gaulteria) esansında bulunan bu ağrı kesici maddenin jele bilerek katıldığı anlaşılmaktadır. Bu çok vahim bir durumdur. Demek ki içmek üzere hazırlanan sulandırılmış jele, etkili olduğu bilinen başka maddeler katılmaktadır. Belki kortizon, antibiyotik, antidiyabetik maddeler de ilave edilmektedir.
Terkibinde polisakkaritler yanında güçlü enzimler de içermesi muhtemel olan bu jel içinde atılan diğer maddelerin ne gibi değişikliğe uğradığını da araştırmak gerekir. Bugün internet gazetelerinde Aloe vera jeli içen bazı hastaların karaciğer harabiyetine uğradığı ve vakaların bilim literatürüne girdiği haber edilmekteydi. Kozmetik ürünlerde kullanılan Aloe vera'ya kimsenin itirazı yok ama dahilen kullanılan, diş macunlarının, yoğurtların dahi terkibine giren Aloe vera'nın kullanılmasının taşıdığı risklerin bilinmesinde yarar olduğu inancındayım.
Prof.Dr. K. Hüsnü Can Başer
www.khcbaser.com
Amacım bildiklerimi paylaşmaktır.
Doğrudur farklı nedenlerden ötürü aloe veranın içilebilir ürünlerinin firmalarca Türkiye'de satışı dondurulmuştur. 100 ü aşkın ülkenin sağlık bakanlıklarından onaylı olarak Avrupa ülkelerinde içilenler dahil satışı yapılıyor, kullanılıyor. İnternetten görebiliyorum. Hukuki resmi ve özellikle bilimsel kişilikler umuyorum sorulara yanıtlar bulacaklardır. İnternette çok bilgiler var. Yabancı linklerde daha detaylı bilgileri araştırabilirsiniz. Onlar bu bitkiyi bizlerden epey evvel araştırmaya başlamışlar ve birtakım verilere ulaşmışlar. Halen araştırmalara devam ediliyor görünüyor. Yeni bulgular ve gelişmeler sağlanıyor. Doktorlar da içilebilirliği konusunda ikiye bölünmüş durumda Türkiye'de.. Bilim adamları ve araştırmacılar ışık tutsun konuya diye umalım.
iyi çalışmalar dilerim, ps.
Muhterem Arkadaşlar,
Aloe vera içeren ürünler için Sağlık ve Tarım Bakanlıklarının müştereken aldıkları bir kararla ithalatını durdurma ve piyasadan toplatma kararları medyaya intikal ettikten sonra gurubumuza gelen mesajların çok faydalı olduğunu belirtmek istiyorum. Yaklaşık bir yıl önce bilgi sahibi olduğumda, ithal yolu ile gelen bu tür herbal ürünler üzerinde yoğun bir istismarın cereyan ettiğini fark ettim. O günlerde kaleme aldığım “Sarısabır-Aloe vera” yazım GIDA RAPORU sitesinde yayınlayınca, arkasından sökün eden müsbet ve menfi ilginin büyüklüğü konunun çok önemli olduğunun izlenimini vermişti. Zamanla elime geçen belgeler, dağıtım merkezlerine yaptığım ziyaretler, üretimlerinde kullanılan katkı maddelerini araştırma sonuçları olayın en az dört boyutunun olduğunu gösterdi. Sağlık, sosyal, dinî ve etik olmak üzere olayın en az bu dört boyutta irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
- Pazarlama çoğunluk yetkisiz ve ehliyetsiz insanlar tarafından yürütülmekte. Kazanç hırsına odaklanmış bu insanların karşısında ise ekseriya bilgisiz ve bilinçsiz derdine çare arayan insanlarımız yer almaktadır. Bu psikolojik ortam, kolayca ürünü mucizevî boyuta çıkartmaktadır.
- Pazarlamacıların dilinde, avlarını kandırabilmek için, amansız hastalıklardan bu ilaçlar sayesinde kurtarılmış insanlar için ustaca düşünülmüş hikâyeler, ihtiyaç sahibini kolay bir av haline getirmektedir.
- Pazarlamacılar, avları ile birebir görüşmelerinde bu ürünleri birer ilaç olarak takdim ederlerken, resmiyette evrak ve belge üzerinde ustaca kamufle edilerek bu ürünleri ek beslenme ürünleri olarak takdim etmektedirler.
- Akıllıca kurulmuş pazarlama sistemi, pazarlamacıyı 24 saat adeta satış odaklı hale getirmekte. Aşağıdan yukarıya doğru çalışan prim paylaşma sistemi olayı adeta saadet zinciri haline dönüştürmektedir.
- Amerika’daki 4 ayrı şirkete bağlı olarak çalışan bu saadet zincirleri ağlarının toplam yıllık cirosunun 100 milyon doları bulduğu ifade edilmektedir.Ülkenin sosyo ekonomik sıkıntıları düşünüldüğü zaman, bu rakam oldukça düşündürücüdür.
- Muhataplarıma ısrarla sorduğum iddia ettikleri hastalıklara iyi geldiğini kanıtlayacak klinik raporları var mı ? soruma bu güne kadar bir cevap alınamamıştır. Zaten böyle raporlar alınabilseydi FDA dahile kullanım için hazırlanan bu ürünlerin ambalajına,
- “The statements contained herein have not been evaluated by the FDA. The products discussed are not intended to diagnose, mitigate, treat, cure or prevent a specific disease or class of diseases. You should consult your family physician if you are experiencing a medical problem.”
- yazısının yazılmasını mecbur tutmazdı.
- Katkı maddeleri incelendiğinde görülecektir ki pek çoğunun hayvan ve bitki kökenli olabilmesi söz konusu olduğu halde ambalajlarında açıklanmamakta, dindar kesim ikileme düşürülmektedir.
- Sağlık yönünden muhterem Hocamızın ve diğer arkadaşlarımızın yaptıkları açıklamalara aynen katılıyor ve bu açıklamaları yaptıkları için de teşekkür ediyorum.
- Bu mahzurlar vardı da neden 4 senedir buna izin verildi diyen arkadaşımız yerden göğe kadar haklıdır. Uzun yıllar üst yönetimde bulunmuş bir arkadaşınız olarak müsaadenizle bu soruya cevap vermek istiyorum. Bu ve benzeri olaylara neden olanların başında siyasetteki ve bürokrasideki kirlenmedir. Bunun ardından, izin ve denetimle yükümlü birimlerde, insan ve teçhizatın kalite ve kantite yetersizliğidir.
- Ayrıca, bir arkadaşımızın “100 ün üzerinde ülkenin Sağlık Bakanlığından onaylı”ifadesi ile ülkemizdeki yasaklama kararını yargılamaya çalışmasını da uygun görmüyorum. Bugün uluslar arası arenada, değil bakanlıkları, devletleri kontrol eden sermaye güç odaklarının mevcudiyeti karşısında daha dikkatli olmak zorundayız.İşte bunlardan biri Soros değilmi?
Saygılarımla
H.K.Büyüközer